31 Aralık 2006

30 Aralık 2006

Bayram(lar)

Hac mı? Bayram mı? Yılbaşı mı? Yoksa... bir başka bayram mı?

Evet, hepsi!

Bayramımız bayram olsun.

28 Aralık 2006

Farklı Blog Tasarımı

Bir yılı bulan blog geçmişimde blogcular üzerinde gözlemlediğim en dikkat çekici konulardan biri blog tasarımlarından çabuk sıkılmaları ve bir an evvel farklı bir tasarıma sahip olmak istemeleri.

Yakından tanıdığım ve çok sevdiğim ve zaman zaman bloguma yorumlarıyla katkıda bulunan Tahir abimiz zor bir işin içine girdi ve bir süredir üzerinde yoğunlaştığı çalışmayı tamamladı. Html kodları ile hazırlanmış klasik bloglarımızın yerine görselliği çok daha derin ve güzel olan flash bir blogumuz olsun diyorsak buyuralım. Güzelliklerini benim kıt teknik bilgilerimle burada aktarıp da eksiltmektense bizzat ziyaret edip incelemek daha iyi olacaktır. Sadece bir örnek verecek olursam her ziyaretçi blogun görünüşünü kendi ayarlayabiliyor.

Farklılığı seviyorum diyenlerdensek bu çalışma tam bize göre.

24 Aralık 2006

Çeşm-i Cihan

Küçük sade şirin bir kıyı şehri Amasra. Teleffuzunda genelde Amasya ile karıştırılan fakat aslında Bartın ilimizin tatlı bir ilçesi. Karadeniz’in klasikleri olan yeşil ve mavinin üstüne bir de Amasra’nın kendine mahsus tarihi havası eklenince bu şehir güzel bir hafta sonu için gerçekten iyi bir tercih oluyor. İstanbul’un karmaşasından Ankara’nın monotonluğundan sıkılanların kendilerini rahatça atabilecekleri huzur bulabilecekleri bir yer Amasra.

Adaşım Fatih Sultan’ın “Çeşm-i cihan bu olsa gerek.” İltifatına mazhar bu şehir İstanbul’a 5-6; Ankara’ya 3-4 saat mesafede olması hususan hafta sonları, hassaten de Ankaralılar’ca ziyaret akınına uğranmasını sağlıyor. Tabi günü birlik turlar da bu akına katkıyı ihmal etmiyor. Şehirde fiyatlar turistik bir yer için orta şeker denilebilir. 20 ila 60 ytl arasında pansiyon ve otel olanakları barınma sorununuzu; ortalama 5-10 liraya da lokantalar gıda ihtiyacınızı karşılıyor.

Bana kalırsa Amasra’ya yazın, günü birlik geziler için gelmeli. Bu sayede kalacak uygun yer arama derdinden kurtularak şehrin tadını çıkarmış olursunuz.. Kışın zaten tam bir sukunet şehri. Güzel, güneşli geçen sonbahar ya da kış günlerinde kısa metrajli tatillerinizi geçirebileceğiniz sakin ve şirin bir ilçe. Kısa tatiller diyorum çünkü şehir küçük, özellikle de kışın, sosyal aktiviteler kısıtlı olduğundan çabuk sıkılabilirsiniz.

Tefekkürü ziyade bir seyehat temennisiyle…


Yapmadan Gelme

• Mendirek’in ucuna kadar bir yürüyüş yapmadan.
• Boztepe’ ye çıkıp manzarayı izlemeden
• Tekne turu yapmadan.
• Belediye’nin fırınından sabah erkenden simit alıp deniz kenarında yemeden.
• Hamam kafeye girmeden.
• Hediyelik eşya çarşısını gezmeden gelme…

Fatih İŞGÖREN

23 Aralık 2006

Gökçeali Köyü

Şu link açıldığında ctrl+f tuşlarına basıp çıkan kutucuğa "Ali Kahya" yazıp, çıkan cümleciği okuyalım bakalım. (Allah rahmet etsin diyelim lütfen.)

21 Aralık 2006

Fikrim Geldi

Reklam şirketi kim bilmiyorum ama harika bir film yapmışlar. Turkcell'in son reklamını gördüğümde en önemli işlerimi bile yarım bırakıp izliyorum. İzlemek için buyrun.

Son günlerde acıktığımda ilk aklıma gelen tad
Turkish Pizza. Domino's Pizza'ya içim ısınmazdı. Bu taddan sonra vaz geçemez oldum.

Güzel bir golü güzel bir anlatımla dinlemek istersem de Ronaldinho'nun
şu golünü izliyorum. Gerçi bazı yerlerini anlamıyorum ama bu konuda da Emir Can Hocamızın yardımını talep ediyoruz.

19 Aralık 2006

Cumhurbaşkanlığı Anketi

Cumhurbaşkanlığı konusu Türkiye'de her zaman sıkıntı oluşturur. Atatürk'ten sonraki hemen her Cumhurbaşkanlığı seçiminde ciddi sıkıntılar atlatılmış, bazıları ise darbe mahsulü olmuştur bu seçimlerin.

Benim kuşağımın hatırladığı seçimler eskilere nispeten daha rahat geçmişse de 7 yıllık süresi dolmaya 1 yıl kala spekülasyonları başlar. Oysa Anayasa'nın
101 ve 102. maddeleri Cumhurbaşkanında olması gereken vasıflarla nasıl seçileceği hakkında detaylı bilgileri verir. Demokrasiyi hazmedebilmiş her kişi ve kurum bu maddeleri bir defa okusa problem kalmayacak.


Ben de bir süredir bir anket düzenledim. Ankette saydığım bazı isimler Anayasa'nın ilgili hükümleri uyarınca Cumhurbaşkanı seçilemiyor da olsalar ben o isimleri de koydum. Neticede Cumhurbaşkanı seçmeye muktedir bir güç ya da sayı Anayasa'nın o maddelerini de değiştirmeye yetecek bir güç ve sayıdır. Ankete katılanların % 16'sı gönlümde başka biri var demiş. Doğrusu ben o seçeneği tıklayanların gönüllerinde kim olduğunu öğrenmek isterim. İşte fırsat, buyrun, burada paylaşalım; isimleri ve fikirlerimizi...

17 Aralık 2006

Yevm-i Firak

Bir heyecandır gidiyor ailede. Hafiften hazırlık.. davetler falan derken günler de geçiyor. Durum hoş valla. Bir hürmet bir saygı. Ne karışan ne bir şey diyen. Bir dediğimiz de iki olmuyor. Tabi benim bu lükse alışmam da fazla sürmüyor ama malesef bu lüks de fazla uzun ömürlü olmuyor tıpkı diğer kardeşleri gibi.


Bana bakarak gülümseyen gözlerde bir hüzün kendini hissettirir oldu. En önemlisi de artık annem daha duydusal yaklaşır oldu. Sohbetlerimizde durup dururken arada göz dolmaları falan. Sedece annem olsa.. herkesde bir farklılık vardı. Sanki ben yanlarındayken beni özlüyorlardı. Neyse dedim, durumu görmezden gelip ekmek elden su gölden yaslan yastığa bak keyfine döneminin tadını cıkarmaya devam edeyim dedim ama nafile, etrafımdakilerin gözlerinde gittikçe artan o ifade izin vermedi. Ne yalan söyleyeyim iki üç gün kala, liseden bu yana aileden ayrı olan ben dahi biraz duygusalımsı havalara girdim.

Ne oluyor derken biletimin üstünde yazan tarih geldi de çattı. 11.08.2006 O gün bir başkaydı. Bahçedeki ağaçlar, hava, yudumladığım çay, kopardığım ekmek en önemlisi de baktığım gözler farklıydı. Açıkcası ben de bir başkaydım. Rüya gibi düşündüğüm gün gerçekten gelmişti. Gerçi alışkındım uzaklara gitmeye, biletlere. Ama bu başkaydı. Bir kere benim biletlerimde gideceği yer İstanbul yazardı, bunda ise İzmir. Son saatler derken son dakikalar.. Aile, annem babam, büyükler, halalarım, yengem, kuzenler falan.. e artık alalım çantayı diyorum. Benden önce alan eller oluyor. Vedalaşma da başlamış oluyor.

Ulu çınarlardan dedeciğim gururla karışık sulu gözleri, diğerlerinin dualara karışan elvedaları.. Anneciğimin bir selin habercisi dolmaya başlayan gözleri. Ama babamın tanımlayamadığım sessizliği. İlk defa bu haline tanık olmanın şaşkınlığıyla tanımlamaya çalıştığım hüzünlü sessizliği. Ve tabi birisi. Kalabalık içerisinden bir ses. Gözlerine bakmaya cesaret edemediğim bir ses içerisine bir çok duyguyu yoğunluğuyla barındırarak "allahasmarladık" diyor. Artık başlıyot yolculuk. Aarkama bakmaya yüzlerce metre ilerde cesaret edebildiğim yolculuk, İzmir Er Eğitim taburuna giden yolculuk...

Fatih İŞGÖREN

14 Aralık 2006

Tebdil-i Mekan

Dün akşam öğrendim. Çarşıdan geldikten sonra, Şahin arayınca. Üzüldüm. Bir ayrılık, alışmışlığın ve sevginin verdiği bir duygu üzdü beni. E amcam o benim. Çok masumdu. Hatasızdı. Çünkü bilinçli bir hata yapamazdı. Bilincini yani aklını, belki de çok ihtiyaçları olduğunu düşünerek, komutan ya da komutanlarına bırakmıştı. Hala bilmem, niçin bir insanı akli dengesini bozacak kadar dövme nedenlerini. Hala anlamam ana-babanın evlatlarını, can parelerini teslim ettikleri bir insanın hem de komutan diye bir insanın bu cürmü nasıl işleyebildiğini. Şimdi roller değişmiştir herhalde. Amcacığım, bakalım bizim akıl alan komutanlar! akli dengesi yerindeyken etrafına faydası, ahlakı ve yaptığı hayırlı işlerle anılan; akli dengesi kayıp bir şekilde de yıllarca yaşayarak inşallah geçmiş günahlarının bedelini daha bu dünyada ödeyerek ahirete alnı açık giden bu askere karşı nasıl bir duruş sergileyip nasıl bir ödeme planı düşünmüşler. Bildiğim kadarıyla orada taksitler sonsuza kadar uzayabiliyormuş. Sevgili amcacığım. evet roller değişti. "Gerçek üst Allah(cc) katında üst olandır." düsturunun perdesiz yaşandığı yerdesin.

Yaşlı anne- babasını evinde onun için yaptırdıkları küçük bir odada hayatta iki vazgeçilmezi belki de tek zevkleri olan sigara ve çayı ile gününün ekserisini bu odada geçiren bir insan. Belkide biri yalnızlığına biri de bilmediğimiz sıkıntılarına iyi geliyordu o iki vazgeçilmezi. Hatırlarım da eline geçen parayla bize aldığı lokumu, inanın o lokumun tadını tatlılarıyla meşhur yerlerde dahi bulamadım. Belki de bu unutulmaz tad onu bütün servetiyle almasındaki samimiyetin katkısıylaydı.

Ömrümde bir kez sinirli gördüm onu. Henüz küçüktüm o zaman. Ama hatırlıyorum da o halinde dahi babamın, yani abisinin müdahalesiyle dinivermişti o denizin taşkınlığı. Bu yönüyle çogu insandan daha akıllı olduğunu söyleyebilirim.

Ve şimdi gitti. Sıralamayı hiçe sayarak, daha ana, baba, abileri dünyanın çileleriyle uğraşırken , sessizce vatan-ı aslisine; dostun, yar'ın, ceddin yanına gitti. Uğurlar ola amcacığım. Tekrar görüşmeyi beklesem de görüşme zamanını bilemiyorum. Belli mi olur, belki yarın belki de yarından da yakın.

10 Aralık 2006

Lazlar

Hopa yolculuğumda karşılaştıklarım "laz olmak bu mu acaba?" diye düşündürdü. Bir kaçını sayayım;

  • Dönüş uçağımın 19:55'te olduğunu söylediğim laz, "tamam, o uçak 20:30'da kalkacak demektir. Yetişirsin sen, hiç merak etme" diye ısrar etti.
  • Hopa'dan Trabzon'a dönerken otobüste film koydu laz muavin. Benim ilgimi çekmeyen bir filmdi ve sesimi çıkarmadım ama onlarca yolcu yaklaşık yarım saat sessiz film seyrettiler.
  • Rize'den geçerken bir şey dikkatimi çekti; otobüs duraklarının reklam panoları otobüsün geleceği istikamete konulmuştu. Bir anda acaba Rize'de trafik akış yönü farklı mı diye düşündüm.
  • 25 kuruşkuk gazete için 1 lira uzattım bakkala, bana 1,25 lira iade etti.

7 Aralık 2006

Hopa'da 2 Gün

Trabzon'dan yaklaşık 2-3 saat süren bir yolculuğun ardından Hopa! Yol; bir tünel, bir köprü şeklinde sürdü. Denize dikey girişler yapan dağlardan ancak bu şekilde geçişler yapılarak ulaştık Hopa'ya.

Hopa küçük bir yer. 2 km uzunluğunda ve denize paralel tek caddesinden başka bir şeyi yok. Hayır, abartmıyorum, caddeyi kesen sokakaları bile yok çünkü cadde üzerindeki binaların hemen ardından yüksek dağlar başlıyor. Caddede sıra ile Tekel bayisi, internet kafe, pide ve döner salonuna rastlanıyor. 4. dükkan tekrar Tekel bayisi ve sıralama aynen devam ediyor.

Saat 16'da akşam oluyor ve olan hayat da duruyor. Gürcistan'a 18 km uzaklıkta olması büyük ahlaki çöküntü yaşatmış. Ancak buna bağlı olarak sınır ticareti çok yaygın.

Ve çay... Bir kafede oturup çay istedim, sallama çay getirdiler. Tabi itiraz edince değişti. Çay merkezinde sallama çayı kabul edeceğimi düşündüler galiba. Ve buranın insanlarının gayretlerine hayret ettim, gıpta ettim; dağ yamacında zor şartlarda 100 metrekarelik alanlara çay ektiklerini gördüğümde memleketim Hatay'da yüzlerce dönümlük düz arazilerde atıl bırakılan onlarca dönümlük kısımları hatırladım.

5 Aralık 2006

Yüksek Yüksek Tepelere

Yüksek Yüksek Tepelere türküsü beni her zaman hüzünlendirir. Bunun iki sebebi var; annem ve ablam... Her ikisi de gurbette yaşadıklarından bu türkü adeta onlar için söylenmiştir ve her ikisi de bu türküyü sürekli mırıldanır(dı). Artık söylenmiyor da olsa ben gizli gizli dinlerim bu türküyü. Hemen her youmcunun yorumu da kayıtlıdır bilgisayarımda. Peki bu türkünün hikayesi nedir? Okuyalım.

Türkünün sözleri için de lütfen
tıklayın.

4 Aralık 2006

Ben Şimdi Askerim

Askerde öğrendiklerim;

Denize nazır bir yerde tavşan kanı sıcacık bir çayın 5 kuruşa içilebileceğini.
1 metre karelik bir nöbet kulübesinde tahta ızgaranın üstünde iki nöbetçinin güzel bir uyku çekebileceğini,
Yakalanma korkusu içinde kılınan namazın tadını,
Olaylara ve insanlara ne kadar sabredebileceğimi,
“burada çakallar aslanlara hükmediyor” sözünün anlamını,
üniversiteyi bitirmenin insanın insanlığına bir şey katmadığını,
TC'de gençlerin genelinin lise mezunu değil; ilkokul mezunu olduğunu...

Askerde özlediklerim;

Bir çaydanlık çayı ortaya koyup arkadaşlarla sohbet ederken çay içmeyi,
odamdaki yatağımı,
pencerenin kenarındaki peteğe oturup dışarıda yağan yağmuru izlerken arkadaşlarla sohbet etmeyi,
İstanbul’u,
Mahmud Amcam’ın kendine has hafif tebessümüyle attığı fırçaları,
özgürce hareket edebilmeyi...
Ana, baba, yar, dostlar, memleket gibi unsurları özlediklerimin arasında sayma gereği duymadım. onların yeri zaten apayrı.