15 Temmuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
15 Temmuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ekim 2023

15 Temmuz ve 7 Ekim

7 Ekim’den bu yana İsrail'in Gazze'de binlerce masum insanı katletmesi karşısında özellikle ülkemizde İsrail'e destek olan  şirketleri ve markaları boykot etmek vatandaşlarımızın gündemine girdi.

İsrail'in her zulmü sonrasında bu boykotların dile getirilip sonrasında unutuluyor olması elbette üzücü ama zamanla bu boykotların kalıcı hale gelmesi en büyük temennim. Şahsen ben boykotlar konusunda elimden geleni bir süreklilik içinde yürütmeye çalışsam da haberim bile olmadan boykot edilmesi gereken bir markadan da alışveriş yapmış olabiliyorum zaman zaman. Bununla birlikte bir niyet olarak bunu sürekli canlı tutmaya çalışıyorum. Örneğin meşhur kahve markasına hiç gitmediğim gibi, hamburger markasından da yemem. Gazlı içeceği ise belki 20 yıldan fazla oldu, ağzıma almadım. Demem o ki, herkes kişisel olarak kendine bakmalı. Boykotu içselleştirmemiz gerekiyor. Anlık değil. Boykota ihtiyaç kalmayacak güne kadar. 

Ayrıca boykot edilen şirketlerin Ukrayna savaşında nasıl bir pozisyon aldıklarını da unutmayalım. Belki bu durum boykot etme motivasyonumuzu artırır. Bununla ilgili twitterda zamanında şöyle bir paylaşımım olmuştu.

7 Ekim'den bu yana meydana gelen İsrail'in son zulmüne karşı bu defa hem Türkiye kamuoyunda hem dünya kamuoyunda öncekilere göre daha geniş bir direniş olduğu da açık. Bu defa dünyanın dört bir yanında çeşitli gösteriler yapılıyor. Ülkemizde de gösterilen yanında boykotlar önemli ölçüde kendini gösteriyor.


15 Temmuz ve 7 Ekim... Dün sosyal medyada gezinirken karşıma çıkan bir paylaşım bana bu iki tarih arasında bir bağ kurdurdu. 15 Temmuz'da Kadıköy'de meyhaneden çıkıp köprüdeki eylemlere katılan vatandaşımızın hikayesini okumuştum geçmişte. Bu paylaşımda ise alkollü içecekler satan bir markanın İsrail'i desteklediğinden bahisle boykot edilmesi yönünde bir çağrı vardı. Kabul etmek gerekir ki, Türkiye budur. Dinlerini tam anlamıyla yaşayamayanların bile zulme ve haksızlığa karşı bir direnişi ve başkaldırısı her daim var. Ön yargıların ve ötekileştirmelerin bir tarafa bırakılıp ortak değerlerimiz üzerinde bir araya gelmeye gayret göstermeliyiz. Özellikle de böyle günlerde.


5 Ekim 2018

Teknofest

Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen (20-23 Eylül) Teknofest İstanbul'a Pazar sabah erkenden gitmemize rağmen çok kalabalıktı. Gittiğime kesinlikle pişman olmadım ama gitmesem pişman olur muydum emin değilim. Biraz açık hava ve güneşin etkisi ve üzerine bir miktar kalabalık beni rahatsız etti sanırım.

Bu vesile ile 1-2 gözlemimi paylaşmak istiyorum. Öncelikle festival alanının İstanbul Yeni Havalimanı olarak belirlenmesi bence iyi olmuştu, zira insanlar açılışına kısa bir süre kala nasıl bir yatırım yapıldığını kendi gözleri ile görmüş oldu. Gerçekten devasa bir alan ve devasa bir yatırım gerçekleşmiş. Açılışa yaklaşık 35 gün gibi bir süre vardı ama eksikler çoktu. Bununla birlikte tüm o eksikliklerin çok rahatlıkla giderileceğine eminim açıkçası. Çünkü bazı proje uygulamalarına gözlerimle şahit oldum ve bitirilemez denilen ne varsa gününde bitti. 

İkinci olarak, özellikle 15 Temmuz sonrası tamir edilmeye çalışılan asker-halk bütünleşmesi bakımından da önemliydi festival. Omuzlarındaki apoletleri ile halka, önünde bulunduğu uçak ya da helikopter ve sair mühimmat hakkında bilgi veren, aslında halkla bütünleşmeyi bekleyen ve özleyen bir askerin varlığını görmek güzeldi. Zira ne yazık ki çok uzun yıllardır halktan uzak ve sadece kendi içlerinde bir sosyal yaşam kurmuş bir yapıdaydı askeriye. 

Son olarak, festival milli duyguların beslenmesi bakımından da fevakaladeydi. Askerlerimiz için çok sıradan da olsa oradaki birçok gösteri vatandaşlar için son derece gurur vericiydi. Eğer festival gelenekselleştirilecekse gelecek yıl nerede organize edileceğini merak ediyorum doğrusu. 

6 Mart 2018

28 Şubat

28 Şubat 1997'de 3. sınıf hukuk öğrencisiydim. Öğrencilik yıllarımda Taha Kıvanç (Fehmi Koru) hayranı olarak zaman zaman Zaman Gazetesini okurdum. Ancak ne olduysa Zaman Fehmi Koru ile yollarını ayırdı. O dönem bir çok konuda taviz veren FETÖ'nün Fehmi Koru ile yolunu ayırması benim gazeteyle bağımı kesmişti.

FETÖ'nün o dönem her türlü tavizine karşı vasat dindar kesimin bir hüsn-ü zan ile yaklaşımı söz konusuydu. Bahaneler üretiliyordu. Ancak Siyasal İslamcılar olarak adlandırılan kesim ile nur cemaatinin önemli bir kısmı FETÖ'nün verdiği tavizlere asla bahane üretmiyordu fakat Siyasal İslamcılar FETÖ'yü hain olarak dillendirirken nur cemaati genel üslubu gereği kendi içlerinde konuşsalar da dışarıya karşı herhangi bir beyanda bulunmuyorlardı.

Yıl dönümünde bulunduğumuz 28 Şubatı iliklerine kadar hissetmiş biriyim. Ama aynı zamanda 28 Şubatı tam manasıyla 15 Temmuzda anlamış biriyim. Zira o dönemde verdikleri tavizlerin amacı nihayet 15 Temmuzda anlaşılmıştı. 2003'e kadar ağır bir atmosferde ilerleyen 28 Şubat sürecinde başörtüsü tavizi başta olmak üzere İslami değerlere ilişkin her türlü taviz verildi. 28 Şubat'ın devrede olduğu, Adalet Bakanlığı'nın sol partilerin ve hatta mezhepçi bir bakanın elinde olduğu bu dönemde bu tavizlerinin karşılığı olsa gerek birlikte okuyup mezun olduğumuz,  İHL mezunu olan FETÖ'cüler tek tek hakim, savcı oldular. Oysa FETÖ'cü olmayan bir İHL'linin bu sınavlar neticesinde hakim, savcı olabildiğini sanmıyorum. Biz "nasıl olsa alınmayacağız" diyerek sınavına dahi girmiyorduk.

Şimdi geriye doğru dönüp baktığımda özellikle o dönemde başlatılan tavizlerin insanların dini yaşamından sosyal yaşantısına kadar her noktada büyük tahripler oluşturduğunu ve esasen zannedildiği gibi 28 Şubatın Ak Parti iktidarı ile zayıflayıp bitmediğini, tam aksine sinsi bir plan çerçevesinde devam ettirildiğini ve en nihayetinde 15 Temmuzda 28 Şubatın post modern darbesinin bildiğimiz klasik anlamdaki darbeye evrildiğini düşünmekteyim.

15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesi 28 Şubatı da bitirdi mi derseniz bence güçleri zayıfladıysa da henüz bitmedi. 28 Şubatta Ulusalcı Kemalistlerin ön planda olduğu bir süreç nasıl FETÖ eliyle tamamlanmak istendiyse bundan sonra da bir başka yapılanma eliyle iktidar heveslerini sürdüreceklerdir. Uyanık olmak şart.

Bu vesile ile 28 Şubatın mağduru ve büyük dava adamı Necmettin Erbakan'ı da vefatının sene-i devriyesinde rahmet ve minnetle anıyorum.

19 Ağustos 2017

Haklı çıkmak

Şu sıralar adli tatil olması iş yoğunluğumuzu haliyle azalttı. Ben de fırsat buldukça blogumdaki eski yazılarıma bakıyorum. Dile kolay, tam 12 yıldır blog yazıyorum. Evet, çok ara verdiğim zamanlar olduysa da 524 adet yayın bile önemli bir sayı... 

Elbette eski yazdıklarımı okuyunca kendime dönüp güldüğüm de oluyor, hüzünlendiğim de... ama okuduğumda en çok mutlu olduklarım ise zamanın yazdıklarımı haklı çıkarması oluyor. 

Nitekim bir yazımda 29 Ekim 2015'te Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde verilen bir resepsiyona katılan yurdumuzun insanlarını örnekleyerek "Bu insanların ferasetinden korkun. Bu insanlar Twitter, Facebook ve hatta internet bile kullanmıyorlar. Evet, bunların ekserisi yaşlı ve ömürlerini tamamlamak üzereler ancak bu insanların çocuklarını Twitter ve Facebook bozamayacaktır" hüküm cümlesini kurmuşum. Tabi ki bu cümlemi okuyunca 15 Temmuz kalkışması geldi aklıma. İşte 2015'in Cumhuriyet Bayramı'nda Külliye'ye giden teyzelerin, amcaların kendileri ve çocuklarıydı 15 Temmuz darbe girişimini engelleyenler. Ve Allah'a şükürler olsun ki benim düşüncelerim haklı çıktı.

Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin.