Hüdavendigar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hüdavendigar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Temmuz 2023

Dubrovnik - Hırvatistan

Dubrovnik 2023 Kurban Bayramında gerçekleştirdiğimiz Balkan gezimizin altıncı durağı idi. Seyahatimizle ilgili özet bilgi için lütfen tıklayın. Ayrıca yazımdaki her bir görsel ya da videonun açıklaması hemen altında yer alıyor.


Güzergahı belirlemekte zorlandığımız rotalardan biri Bosna Hersek - Hırvatistan sınırı oldu. Hangi sınır kapısını kullanacağımızı bir türlü kestiremedik. Bir taraftan Peljesac Köprüsünü görmek istiyorduk ancak onu görebileceğimiz sınır kapısından geçmek istediğimizde "yabancılar için mümkün değil, sadece yerel halk için kullanılan bir sınır kapısı" yorumlarını okumuştum. Biz de google navigasyon ne diyorsa ona göre yol almaya karar verdik. Bu güzel gün batımı manzarası o yolculuktan kalan güzel bir hatıra oldu.


Google bizi nasıl olduğunu dahi anlamadığımız bir şekilde tam da istediğimiz gibi sınırı dahi nasıl geçtiğimizi anlamayacak kadar kolay bir şekilde görmek istediğimiz Peljesac Köprüsüne getirdi.  (Elbette sınır kapısından geçtik ama çok kolay oldu.)


Peljesac Köprüsü Hırvatistan'ın Dubrovnik-Neretva ilçesinde bulunuyor. Köprü, aslında Hırvatistan topraklarını birbirine bağlıyor. Zira Bosna Hersek'in Neum'daki kısa kıyı şeridi Hırvatistan'ı ikiye ayırmış. İşte bu köprü o şeridi atlıyor.


(Peljesac Köprüsü üzerinden gün batımı manzarası) 
Açıkçası bu bölgeye gidene kadar bu durumdan haberdar değildim. Rahmetli Aliya İzzetbegoviç barış görüşmelerinde Bosna Hersek için kıyı şeridi verilmek istenmemesine ısrarlı bir şekilde itiraz ederek ellerinde bulundurdukları ve Neum olarak adlandırılan kısmı  asla teslim etmeye yanaşmıyor.

Neum ise Hırvatistan'ın Dubrovnik kenti ile geri kalan kısmını birbirinden ayırıyor. Bunun üzerine Hırvatistan çözümü bu köprüyü yapmakta buluyor. Ancak bu köprü bile aslında Bosna Hersek'in egemenlik haklarını ihlal eder nitelikte zira ağır yük gemilerinin bu köprünün altından geçmesi biraz zor görünüyor. Nitekim en başından itibaren Bosna Hersek bu köprünün yapımına itiraz etmiş.


Yolun devamında Adriyatik Denizi bize eşlik etti. Tam gün batımı ve dolunay akşamında eşsiz manzaralar eşliğinde yolculuğumuzu sürdürdük.

Franjo Tudjman Köprüsü Dubrovnik'e batı tarafından bir körfez üzerinden geçerek giriş yapmanızı sağlıyor.


Köprü, dolunay, deniz ve tarihi bir şehir. Manzara ve hava, her şey çok güzeldi.


Bu güzel yolculuğun sabahında böyle güzel bir manzaraya uyandık demek isterdim. Evet manzara buydu belki ama biz buna uyanmadık ne yazık ki. Merkezi tam da kaldığımız yere çok yakın olan yanlış hatırlamıyorsam 4.2 büyüklüğünde bir depremle uyandık. Allah'tan deprem çok kısa sürdü.

Gezi öncesinde Dubrovnik ile ilgili yaptığım kısa bir araştırmada ciddi bir otopark sorunu olduğunu öğrenmiştim. Bu nedenle otopark problemini önceden çözerek gitmek istedim. Çevirim içi görüştüğüm bir "otopark" sahibi ile randevulaştım. Ben otopark ararken karşıma burası çıktı. Meğer adam sabah işe giderken evinde boşalttığı kendine ait park yerini otopark olarak kullandırıyormuş. Gezeceğimiz alana çok yakın bir mesafede idi park yerimiz ve bu çok iyi oldu.


Dubrovnik ya da eski adıyla Ragusa, Hırvatistan'ın Adriyatik Denizi sahilinde bulunan, Orta Çağ'dan kalma tarihi eserleri ile ünlü şehri. Şehir özellikle son dönemlerde bu tarihi dokusu ile Game of Thrones dizisine ev sahipliği yapması sonucu şöhretini artırmış.


Old town diye adlandırdıkları eski şehir merkezini gezerken Antakya'nın eski sokakları aklıma geldi. Deprem sonrası o tarihi dar sokaklardan şimdi eser kaldı mı bilmiyorum ama yeniden yapılanma sürecinde aslına uygun şekilde yeniden canlandırılmasını umuyorum. (2022 yazında gezdiğimiz Antakya'dan bir kaç kareye buradan ulaşabilirsiniz.)


Biz elbette gezimizin amacına uygun olacak şekilde "yeşil bayrağımızı" yine bulduk. Dubrovnik Old Town'ın tam ortasında Hırvatistan İslam Topluluğuna ait bir mescit olduğunu programımızın en başında tespit etmiştik. Burada da Bosnada olduğu gibi mescidin olduğu bina girişine bizim bayrağımızın yeşil olanı asılmıştı.


Cuma namazını eski şehir merkezinde yer alan bu mescitte eda ettik.


Büyük Onofrio Çeşmesi tarihi alanda muhafaza edilmiş Dubrovnik'in önemli tarihi eserlerinden biri olarak tanımlanıyor. Elbette zarafet bakımından Osmanlı çeşmeleri ile kıyaslanmaz bile fakat hala kullanılıyor ve etrafının gayet temiz olması dikkat çekici idi.


Berrak denizde kanocular güzel bir seyir oluşturuyordu.


Şehrin tarihi alanları 1979 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilmiş. Dubrovnik'te kurulu şehir-devleti Ragusa Cumhuriyeti'ne I. Murat döneminde 1365 yılında ayrıcalık tanınmış, buna karşılık bu küçük devlet Osmanlı himayesine alınmış ve yıllık vergiye tabi tutulmuş. Napolyon Bonapart dönemindeki savaşlar sırasında 1808 yılında şehre giren Fransız ordusu bu küçük devlete son vermiş ve şehri Fransa'ya bağlamış.


Ve şehrin diğer kısımlarında kısa bir tur.

Dubrovnik ve çevresinin en güzel manzarası şüphesiz Srd Tepesinden görülüyor. Turistler bu tepeye genellikle teleferik ile çıkıyor.


Gerçekten de tepenin manzarası muhteşemdi. Lokum adası ve Dubrovnik için güzel bir seyir tepesi. Gün batımında eminim daha güzel bir manzara oluşuyordur ama biz biraz erken çıkmıştık.


Bu tepede hafif bir esinti vardı. Bu ağaçlık bölgede Adriyatik manzarası eşliğinde piknik yaptık ve biraz soluklandık.


Piknik alanımızın hemen yakınında eski şehir merkezinden Srd Tepesine uzanan tarihi bir yol vardı. Bazı turistlerin tepeye bu yoldan yürüyerek geldiklerini gördük.


Ve artık yeni rotamızı belirleme vakti gelmişti.

Seyahatimizin sonraki durağı için lütfen tıklayın.


9 Temmuz 2023

Filibe - Bulgaristan

Filibe 2023 Kurban Bayramında gerçekleştirdiğimiz Balkan gezimizin ilk durağı idi. Seyahatimizle ilgili özet bilgi için lütfen tıklayın. Ayrıca yazımdaki her bir görsel ya da videonun açıklaması altında yer alıyor.


İstanbul'dan sabah erken yola çıktığımızdan mıdır, yoksa Kurban Bayramı tatili olmasından mıdır bilmiyorum ama Kapıkule sınır kapısından neredeyse hiç beklemeksizin Bulgaristan'a geçiş yaptık.

Bulgaristan tarafına geçince ilk olarak uçsuz bucaksız ekili tarlalarla karşılaşıyorsunuz. Bulgaristan'da ayçiçeği, buğday ve lavanta ekili alanlar çok dikkat çekici idi.


Filibe, Bulgaristan'ın önemli ekonomi, ulaşım, kültür ve eğitim merkezlerinden biri. Sultan I.Murad tarafından fethedildikten sonra, İzmir, Aydın, Manisa, Konya ve Karaman yöresinden Yörük Türkmenlerin bölgeye iskan ettirildikleri ifade ediliyor. Nitekim ziyaret ettiğimiz Şahabettin İmaret Camii imamı da aslen Konyalı olduklarını ancak yüz yıllar önce Filibe'ye yerleştiklerini söyledi.


Filibe Şahabettin İmaret Camii 1444 – 1445 yıllarında II. Murad döneminde Rumeli Beylerbeyi Lala Şahin Paşanın oğlu olan Şahabettin Paşa tarafından yaptırılmış. Cami ne yazık ki biraz bakımsız, yer yer sıva ve  süslemeleri dökülmüş vaziyette idi. Diğer bir çok yerde gözlemlediğimiz TİKA desteğinin en kısa zamanda bu camiye de ulaşmasını diliyorum.


İmaret Camisinin dıştan görünümü.


İmaret Camiinden şehir merkezine doğru gittik ve bu defa Filibe Cuma Camii ya da diğer adı ile Hüdavendigar Camiini ziyaret ettik. Sultan I. Murad zamanında şehrin meydanına Osmanlı İmparatorluğu'nun sembolü olacak şekilde 1363-1364 yılları arasında inşa edilmiş bu cami.


Hüdavendigar Camii, İmaret Camiine göre daha bakımlı idi. Caminin dış duvarları çok görkemli, bu nedenle girişinin de o şekilde olacağını düşündük ancak hemen giriş kapısının etrafındaki restoran ve kafeler nedeni ile cami girişi adeta kaybolmuş gibiydi. Caminin etrafında bir tur attıktan sonra girebildik camiye.


Caminin hemen girişinde bir de kütüphane yer alıyor fakat kapısı kilitli idi. Sadece camekanlı kapısından içeriyi görebildim. Kütüphaneye adı verilen Filibeli Ahmed Hilmi Bey 1914 yılında vefat eden bir mutasavvıf imiş.


Ardından Filibe şehir merkezinde kısa bir tur atarak Filibe ziyaretimizi tamladık ve Sofya istikametine doğru yola çıktık.

Seyahatimizin sonraki durağı için lütfen tıklayın.