Bosna Hersek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bosna Hersek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Temmuz 2023

Karayoluyla Balkan Turu

Yıllar önce yine buradan paylaştığım Bosna Hersek gezisinden dönüşümde özellikle en büyük kızım ısrarla aynı geziyi yeniden ama bu defa birlikte gerçekleştirmemizi istiyordu benden. Ben de gezdiğinde elde edeceği kazancın daha yüksek olması ve kardeşlerinin de en azından büyüdüklerinde geziyi hatırlayabilecekleri bir yaşa gelmesi için bekliyordum. Nihayet yaz tatili başında "hadi yola çıkalım" dedim.

Bu bir aile gezisiydi, turla değil kendi başımıza kendi aracımızla kara yolu ile gerçekleştirdiğimiz bir gezi idi. Elbette karayoluyla balkan turu nasıl olur, zorlukları neler gibi sorularımız yok değildi. Yaklaşık 3 bin km yol kat ettik ve 8 ayrı ülkeyi gördük. Seyahatimizin amacı öncelikle "seyahat edin sıhhat bulun" hadis-i şerifinin müjdesine nail olmak ve bunun yanında ecdadımızın yüz yıllarca hüküm sürdüğü topraklarda adeta birer mühür gibi nakşettiği tarihi eserlerimizi ve özellikle camilerimizi görmek, böylece dini ve milli duygularımızı çocuklarımıza aktarabilmekti. Bu hedefimiz çerçevesinde bir seyahat planlaması yapmıştık.

Yeri gelmişken çocuklarımıza camileri sevdirme ve onlara birer hatıra bırakma amacı ile özellikle Instagram hesabımdan #çocuklarımızlacamiziyaretleri etiketi ile paylaşımlarda bulunduğumu, dileyen okuyucuların o paylaşımları da takip edebileceklerini hatta bu etiket ile paylaşımda bulunabileceklerini hatırlatmak isterim.

Yine özellikle çocukların farklı kültürleri görmesi, her toplumun kendine has özelliklerini fark etmeleri ve farklılıkların birer zenginlik olduğunu anlamaları idi bir amacımız da. Nihayet bu amacımıza ulaştığımı gezi boyunca karşılaştığımız onlarca bizden olmayan, hatta dinimizden dahi olmayan insanlarla karşılaşmamız sonucunda oğlumun bir sohbetinde bunu kendi bakış açısı ile ifade etmesi sonucunda anladım.

Bu gezimizde araçla nasıl bir yolculuk tecrübesi yaşadığımıza dair, konaklama ve buna benzer sair konularda muhtemelen akıllara gelebilecek sorular olabilecektir ancak ben o konulara değinmeyeceğim. Eğer merak eden okuyucu olursa iletişim kısmından benimle doğrudan irtibat kurabilir. Tecrübelerimi paylaşabilirim.

Seyahatimizin tamamını bir başlık altında toplamak yerine gruplandırma yapacağım. Başlıkları tıklayarak ilgili yazıyı okuyabilirsiniz. Şu şekilde:

13 Temmuz 2023

Mostar - Bosna Hersek

Bosna Hersek aslında iki bölgenin adı. Bosna ve Hersek bölgeleri. Biz de gezimizi ikiye böldük. 2023 Kurban Bayramında gerçekleştirdiğimiz Balkan gezimizin beşinci durağı Hersek Bölgesi idi. Seyahatimizle ilgili özet bilgi için lütfen tıklayın. Ayrıca yazımdaki her bir görsel ya da videonun açıklaması hemen altında yer alıyor.

Mostar'a doğru yola çıktığımızda önce Saraybosna merkeze çok yakın bir mesafede Vrelo Bosna olarak adlandırılan ormanlık park alanına gittik.

Eğer dünya böyleyse cennet acaba nasıldır diye tefekkür edeceğiniz muhteşem bir tabii güzellik burası. Bosna'da görülmesi gereken yerlerden biri..


Igman ve Bjelasnica dağlarının yamaçlarının altında bulunan Vrelo Bosne,  Bosna nehrinin kaynağını oluşturuyor.

Daha sonra Mostar istikametinde yol üstü olan Koniçe kasabasında Neretva Nehri üzerinde uzanan Eski Köprüye uğradık.

Balkanlar'daki Osmanlı mimarisinin önemli bir örneği olan köprü aynı zamanda Bosna Hersek Ulusal Anıtları listesinde yer alıyormuş.

Koniçe kasabası mimari olarak da çok şirin bir görünüme sahip.

Önceki seyahatimde de bu markete uğramış ve elma almıştım. Belki mevsim farkından olabilir; bu defa aldığım elma önceki gibi değildi.


Bosna Hersek'teki hemen her nehir gibi Neretva Nehri de son derece berrak idi.


Mostar'a çok yakın bir mesafede yer alan Blagay Alperenler Tekkesi elbette Bosna gezilerinin vazgeçilmez duraklarından biridir.


Tekke 600 yıl önce Anadolu'dan bölgeye gelen dervişler tarafından Buna Nehri'nin kaynağına kurulmuş.


Balkanlar turumuzun hemen her noktasında su ve yeşillik en dikkat çeken manzara oluyor. Blagay Alperenler Tekkesi koca bir nehrin kaynağını çocuklara göstermek bakımından da çok güzel bir örnek oldu. Bu nimeti insanlara lütfeden Allah'a sonsuz şükürler olsun.


Ve elbette Mostar Köprüsü. Bosna'nın en simgesel eserlerinden biri olduğuna şüphe yok. Gerçekten harika bir görüntü veriyor Neretva Nehri'nin üzerinde.


Köprünün üzerinden nehre ve şehre bakmak mı, yoksa kıyıdan köprüye mi bakmak? Hangisi daha zevkli kestirmek zor.


Bosna Savaşında Mostar Köprüsü'ne ilk saldırıyı 1992'de Bosnalı Sırplar düzenlemiş. 9 Kasım 1993'te Hırvat tankları köprüye daha büyük bir zarar veren saldırılarını başlatmış. Kasım ayının sonunda köprü tamamen yıkılmış. Şimdi bu tarihi bilip ardından da "Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli" mısralarını düşünerek böyle bir mekanda ezana denk gelmek insanda tarifsiz bir duygu karmaşasını yaşatıyor. Hüznü ve sevinci birlikte hissetmek... Allah bir daha ezanlarımızı dindirmesin.


Koski Mehmet Paşa Camisinde ikindi namazını eda ettik. Caminin kitabesinde 1618 yılında yapıldığı yazılı idi. Yine savaşta zarar görmüş ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile Tokyo Camii Vakfı işbirliğinde 2001 yılında restore edilmiş.

Bosna Hersek camileri ne yazık ki namaz vakitleri haricinde ziyarete kapalı ya da giriş ücretli oluyor. Namaz kılmak isteyenler için son cemaat yerleri kullandırılıyor. Ancak bu durumun özellikle Diyanet yetkililerince Bosna yetkililerine aktarılması gerektiğini düşünüyorum. Türk turistler Bosna'ya çok rağbet ediyor ve aslında Bosna'nın tabii güzellikleri yanında insanlar bu mabetleri de ziyaret etmek istiyor. Çoğu Türk turist bu camilere, giriş ücretinden çok daha fazlasını bağışlayacaktır zaten. Camilerin açık tutulması gerektiği kanaatindeyim.


Balkan gezimizin Bosna Hersek durağına artık veda etme zamanı geldi. Yine "Bayram Şerif Mübarek Olsun" diyerek vedalaştık Bosna Hersek ile. İstikamet Dubrovnik.

Seyahatimizin sonraki durağı için lütfen tıklayın.

12 Temmuz 2023

Saraybosna - Bosna Hersek

Saraybosna 2023 Kurban Bayramında gerçekleştirdiğimiz Balkan gezimizin dördüncü durağı idi. Seyahatimizle ilgili özet bilgi için lütfen tıklayın. Ayrıca yazımdaki her bir görsel ya da videonun açıklaması hemen altında yer alıyor.

Dobrun camisi kapısındaki kitabeye göre 1455 yılında yapılmış. Sırp sınır kapısından Bosna'ya girdikten kısa bir süre sonra sizi karşılayan ilk yapı bu oluyor. Muhteşem bir manzaraya sahip.

Caminin hemen yanında yer alan şadırvanda Bosnalı şühedanın adları yazılı olan bir anıt yer alıyordu. Yüreklerin sızlamaması elde değil.

Caminin içine girince bir sürprizle karşılaştık. Yol üstü bir cami olması nedeni ile gelip geçen yolcular için ikramlar hazırlanmıştı. Bu da ayrıca duygulandırdı bizi.

Bazı yolcular duygularını yazarak paylaşmış ve yazdıklarını tepsi içine bırakmışlardı.

Camiden ayrılıp yola koyulduk ve yol bizi yine ecdadımızla yüzleşeceğimiz başka bir noktaya götürdü. Mimar Sinan'ın muhteşem eserlerinden birinin yer aldığı Vişegrad kentinde, Drina nehri üzerinde yer alan Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü tüm ihtişamı ile karşımızda duruyordu.

Tabiatın ihtişamlı görüntüsüne bu muhteşem tarihi köprünün eşlik ettiği noktada biraz soluklandık.

Drina nehri önemli oranda Sırbistan ile Bosna Hersek arasındaki sınırı belirliyor. Ayrıca nehir üzerindeki meşhur köprüyü İvo ANDRİÇ’in 1945 yılında yayınlanan ve daha sonra yazarının Nobel ödülü almasına neden olan Drina Köprüsü adlı romanı daha da ünlü hale getirmiş.

Aslında seyahatimizin her bir noktası ayrı bir yazıyı, anlatımı hak ediyor. Belki en çok detay yazılacak noktalardan biri de bu köprü ve civarıdır. Ancak biz yolumuza devem ediyoruz. Çok da karşılaşamayacağımız türden tünellerin var olduğu bir güzergah bizi bekliyordu. Kapkaranlık, ürkütücü ve adeta sadece açılıp bırakılmış, tünel çevresi beton kalıplarla kapatılmamış, ara ara camımıza damlayan suların olduğu onlarca tünelden geçtik.

Ve seyahatimizin beni en çok etkileyen anlarından biri. Saraybosna'da Kurban Bayramı sabahı ve bayram namazı için Ali Paşa Camii'ne hafif bir yağmur eşliğinde yürüyerek gidiyordum ama o erken saatteki sessizlikte muhteşem bir Kur'an tilaveti beni adeta kendimden aldı. Saraybosna zaten bizim nesil için hüznün şehri. Üstüne sessizlik, yağmur, hafif bir aydınlık ve o muhteşem Kur'an tilaveti eklenince benim için unutamayacağım bir hatıra oluştu.


Cami içinde Kur'an tilavetini dinlemeye devam ettim. 1561'de Budin Beylerbeyi Hadım Ali Paşa tarafından yaptırılan Ali Paşa Camii klasik İstanbul stilini yansıtıyor. Küçük ama şirin bir cami.


Bayram namazı akabinde cami içinde cemaat bayramlaştı.

Dışarı çıktığımızda hava biraz daha aydınlıktı ama hafif yağmur gün boyu devam etti.

Konakladığımız yere dönerken biraz da etrafımı gözlemledim.

Gün içinde Saraybosna'yı turlamaya çıktık ve önce Milyatska Nehri civarını gezelim dedik. Sakin nehir olarak da adlandırılan Milyatska Nehri usul usul akıyordu.

Ardından nehrin hemen kenarında yer alan Bakr Babina ('galiba' Bekir Baba) camiinde öğle namazını eda ettik.


Cami aslında yine tarihi bir yapı imiş ancak yıkımlar sonrası yeniden yapıldığında küçük bir cami olarak yapılmış. Bosna'da camilerde genellikle bizim bayrağımızın yeşil renklisi asılı oluyor.

Ayrıca bu camide ve yine bir çok yerde bayram münasebeti ile "bayram şerif mübarek olsun" cümlesi asılı idi. Anladığım kadarı ile Türkçe olan bu cümle bayram kutlama ritüeli olarak dillerine girmiş.

Camiden çıkıp At Meydanında çok büyük ağaçların altından yürümeye devam ettik. Balkanlar'da dikkatimi çeken konulardan biri de şehirdeki ağaçlara çok değer verilmiş ve korunmuş. Oysa ne savaşlar atlatmış şehirler hepsi de...

Daha sonra I. Dünya Savaşı'nın başlamasına neden olan hadisenin gerçekleştiği köprü başına yürüdük.

Bilindiği üzere 28 Haziran 1914'te Gavrilo Princip isimli bir Sırp milliyetçisinin Arşidük Franz Ferdinand'ı öldürmesi I. Dünya Savaşı'nı başlatan kıvılcım olur. İşte Arşidük bu araçta iken öldürülüyor. Araç orijinal mi emin değilim.

Elbette Saraybosna'ya gidip de Gazi Hüsrev Bey Camisini görmeden olmaz. Bosna Sancak Beyi Gazi Hüsrev Bey tarafından 1531 yılında Mimar Sinan'a inşa ettirilen cami şehrin kalbi sayılan Başçarşı'da yer alıyor.

Camiye girdiğimizde hatim okunuyordu. Biz de duasına iştirak ettik.

Saraybosna'nın simgelerinden olan bu sebil şehrin kalbi konumundaki Başçarşı'nın merkezinde bulunuyor. 1753'te Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış. 1852'de bir yangında hasar gören çeşme, 1891'de yeniden inşa edilmiş.

Yine şehrin simgelerinden biri de II. Dünya Savaşı'nın askeri ve sivil kurbanları için yapılmış olan sönmeyen ateş anıtı.

Akşam saatlerinde ise şehrin turistlerce çok da gezilmeyen kısımlarına doğru yürüdük.


Caddelerde şehre gerçekten değer kattığını düşündüğüm yine çok büyük ağaçlar vardı.

Bayram tatili münasebeti ile olsa gerek caddeler genellikle sessiz ve sakindi.

Önünden geçtiğimiz alış veriş merkezi de yine aynı sebeple kapalı idi.


Akşam namazı vakti girdiğinde bu camiye yaklaşmıştık. Mağribiye Camii diye geçiyor adı. Caminin ahşap mimari tarzı camiye sıcak bir atmosfer katmış.


Biz camiye girdiğimizde henüz kimse yoktu. Ezanla birlikte cemaat gelmeye başladı.


Mahalle arası bir cami olunca acaba cemaati var mıdır diye tereddüt ederken bizim camilerin vakit namazlarındaki cemaati kadar bir cemaat oluştu ve namazımızı eda ettik.

Saraybosna sükuneti, tarihi camileri, yeşilliği ve ortasında akan nehri ile insana huzur veren bir kent. Yine ziyaret etmek nasip olur mu bilmem ama çocukların da aynı duygularla vedalaşmak zorunda kaldıkları bir şehir oldu.

Seyahatimizin sonraki durağı için lütfen tıklayın.

26 Mart 2018

Bosna Hersek

Her insanda bir seyahat hayali var mıdır bilmiyorum ama bende eskiden beri var olan ama sadece hayal olarak kaldığını düşündüğüm böyle bir arzu sürekli oldu.

Geçtiğimiz günlerde hızlı ama güzel bir Bosna Hersek gezisi gerçekleştirdik. Gezimizde ağırlıklı olarak iş adamları bulunmakla birlikte davetimiz üzerine eşlik eden 23. Dönem Hatay Milletvekili Abdulhadi Kahya ve yine aynı dönemden Mardin Milletvekili M. Halit Demir Beyler de bizimle birlikteydiler.

Elbette Bosna Hersek dediğimizde aklımıza ilk gelmesi gereken (benim lise-üniversite çağlarıma denk gelen) acımasız savaş ve savaşın etkileridir. Bosna Hersek’in referandum sonucunda bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, 6 Nisan 1992’de Sırp güçleri başkent Saraybosna’yı ablukaya almış ve saldırılara başlamıştı. 3 buçuk yıl süren ve yüz binlerce masum insanın hayatını kaybetmesine, milyonlarcasının evlerini terk etmesine yol açan bu savaşın tüm seyahatimiz esnasında aklımızdan çıkmadığını belirtmem gerek. Bu vesile ile o savaşta vatan ve dinleri uğruna savaşan şehitlerimizle birlikte tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.



Anlatıldığına göre savaşın şehirdeki izleri bundan 5-10 yıl öncesine göre oldukça azalmış. Ancak yukarıdaki fotoğrafta da görüleceği üzere bazı binaların dış cepheleri adeta savaşın tüm vahşetini hatırlatmak için hala duruyor.



Bosna Hersek dediğimizde savaş geliyor aklımıza ama elbette o savaşın bir de kahramanı vardı. Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç. Biz de Saraybosna'da ilk ziyaretimizi Bilge Kral'ın mezarına yaptık ve ruhuna fatihalar okuduk.



Daha sonraki ziyaret noktamız ise savaş esnasında yanıp kül olan ama daha sonra aslına uygun şekilde restore edilen Saraybosna Kütüphanesi oldu. Şehrin ortasından geçen Miljacka Nehri'nin hemen yanındaki bu kütüphane aynı zamanda belediye başkanlığına da ev sahipliği yapıyor. Bizi gezdiren mihmandar buradaki tarihi eserlerin savaşın ilk hedeflerinden biri olacağı tahmin edildiğinden saldırı öncesinde korumaya alındığını söyledi.



Kütüphanenin tavan süslemesi Kur'an-ı Kerimlerin kapak süslemeleri şeklinde yapılmış.



Belediye başkanı da kütüphanede çalıştığı için kütüphane içerisinde konuşmalar yapmak üzere kürsü ve sahne de vardı.Siyasetçiler mikrofonu görünce dayanamıyor. Bizimle birlikte olan iki siyasetçi de usulen de olsa kürsüye çıktılar.



Bir kısım arkadaşlarımız Kütüphane'de beklerken biz de hemen az ileride yer alan ve 1. Dünya Savaşının çıkmasına neden olan Avusturya Macaristan Prensinin suikasta uğradığı köprüyü görmeye gittik.


Ardından Başçarşı'ya gittik. Başçarşı'yı gezerken kendinizi Anadolu'daki herhangi bir şehirdeymiş gibi hissediyorsunuz. Saraybosna'ya ilk defa gidecekler için, Başçarşı umumiyetle Müslüman esnafın faaliyet gösterdiği, dolayısı ile yeme içme noktasında biraz daha rahat edilecek bir yer. Biz mihmandarlarımızın tavsiyesi ile akşam köfte yedik.


Akşam yemek sonrasında özgürlük ateşine gittik. Özgürlük ateşi Saraybosna'nın simgelerinden biri. Yugoslavya'nın bağımsızlığını kazanmasından sonra 1945 yılında yakılmış ve o günden bu yana sürekli yanıyormuş. Savaş sırasında düzenli yanmasa da o zamanlarda da yakmaya gayret göstermişler.



Başçarşı'ya yakın bir noktadaki otelimizde geceledikten sonra sabah erkenden dışarı çıkıp şehrin sükunetine şahit olmak istedik. Güneşin şehri aydınlatmaya başladığı saatlerde sokaklar bomboştu.



Saraybosna'da Konya Büyükşehir Belediyesi'nin hediye ettiği tramvaylar hizmet veriyor.



Saat kulesi 16. yüzyılda yapılmış. Gazi Hüsrev Bey Camii'nin hemen yanında yer alıyor.


Sabah kısa Saraybosna turu sonrasında Mostar'a doğru yola koyulduk. Saraybosna Mostar arası 130 km civarında. Yol üstünde Konjic adında bir şehir var. Ne derece doğru, isminden dolayı bir yakıştırma mı bilemiyorum ancak bu şehir Konyalıların kurduğu bir şehirmiş. Fotoğraftaki köprü ise 1682 yılında yapılmış ancak ikinci dünya savaşında Alman Nazilerinin döşemiş olduğu mayınlarla yıkılmış. Bu köprüyü TİKA 2009 yılında tadilatını tamamlayarak tekrar kültür mirasımız içine almış.


Konjic'te bu şirin marketten aldığım elma çok güzeldi.


Mostar'a ulaştık ama şehri önce teğet geçtik zira ilk hedefimiz Alperenler Tekkesi oldu. Yaklaşık 600 yıl önce Anadolu'dan giden dervişlerin Buna Nehri'nin kaynağına kurdukları bu tekke tam bir huzur yuvası. Fotoğrafta hemen tekkenin sağında görüne mağaradan çok müthiş bir su kaynıyor. Benzerini Van seyahatimde görmüştüm ama bu gerçekten çok daha büyük ve ibret vericiydi. İlahi kudreti derinden hissedeceğiniz bir yer Alperenler Tekkesi. Kısa süre önce ölüm yıl dönümünde rahmetle andığımız Muhsin Yazıcıoğlu da zaman zaman tekkeye gidip kalıyormuş.


Tekkeye doğru yürürken karşımızdaki bu muhteşem kayalıklardan oluşan dağ bizi karşılıyordu.



Yapı olarak belki de Bosna Hersek dendiğinde akıllara ilk gelen manzara bu olsa gerek. Mostar Köprüsü. Mostar şehrini tam ortadan ikiye ayıran Neretva Nehri'nin üzerinde yer alan Mostar Köprüsü 1566 yılında yapılmış. Savaş yıllarında yıkılan köprü UNESCO ve Dünya Bankası'nın desteği ile aslına uygun şekilde inşa edilerek 2004 yılında yeniden hizmete girmiş. Köprünün ilginç bir eğlencesinden de bahsetmek gerek, köprü üzerinde yer alan korkulukların dış tarafında akrobatik hareketler yapan biri vardı. Meğer bu kişi 50 Euro karşılığında nehre atlıyormuş. Fotoğrafı yaklaştırdığınızda bu kişi görünüyor.



Ve hemen köprü başında yer alan 1993'ün unutulmamasını söyleyen bir duvar yazısı.



Mostar'da nehrin hemen yanında köprü manzaralı bu restoranda balık yedik. Balığı lezzetliydi.



Dönüş yolunda akşam namazını eda etmek üzere Konjic'e tekrar uğradık. Ülkede yeni inşa edilmiş cami neredeyse yok denecek kadar az. Eski camiler ise bizim İstanbul'daki sur içi yoğunluğunu andıracak çoklukta. Maşallah ecdadımız, her yere nişanımızı dikmiş. Yeni inşa edilen camilerde ise çoğunlukla modern Arap mimarisi göze çarpıyor. Nitekim akşam namazını eda ettiğimiz bu camide de özellikle dış mimarisinde aynı durum söz konusu idi.



Şam-Beyrut mutfağının vazgeçilmez tatlarından falafele şimdi İstanbul'da ulaşmak Suriyeliler sayesinde kolaylaştı fakat açıkçası Saraybosna'da hem de Boşnaklarca işletilen ve yapılan bir falafelciye rastlamak hiç ummadığım bir şeydi. Mostar'da yediğimiz yemek doyurucuydu ama ne kadar da olsa yol yorgunluğuyla birlikte ufak bir atıştırma için falafelci çok iyi geldi.



Akşam Başçarşı'da yer alan Türk çaycıların sıcak çaylarından içip tekrar otelimize gittik. Otelimiz bu şirin sokaktaydı. Ben yeşil panjurlu odada kaldım.












Sabah ise köz ateşte pişen Boşnak Böreğini bekledik ve yedik. Yerel saat ile 8.00'da açılıyor. Başçarşı'da hemen ara bir sokakta yer alan bu börekçinin adını unutmamak için fotoğrafladım; Buregdzinica Sac...



Sabah namazına gitmeyi arzu ettiğim halde gidemeyince bari gidip ziyaret edeyim dediğim Haci Hüsrev Bey Camiini ise ne yazık ki camilerin namaz vakti haricinde kapalı olması nedeni ile sadece dışından görebildim.



Pazar sabahı havaalanına gitmeden önce son bir tur yapalım derken çan sesine doğru gidip Hristiyanların ayinlerine bakalım dedik ancak ayin henüz başlamadığı ve bizim de vaktimiz kısıtlı olduğu için döndük.



Artık Bosna'ya veda vakti gelmişti.



Bosna'dan geriye hatıra olarak savaşın unutulmaması adına yaptıklarını düşündüğüm boş mermi kovanlarından imal edilmiş bu maket savaş uçağı kaldı.