19 Aralık 2006

Cumhurbaşkanlığı Anketi

Cumhurbaşkanlığı konusu Türkiye'de her zaman sıkıntı oluşturur. Atatürk'ten sonraki hemen her Cumhurbaşkanlığı seçiminde ciddi sıkıntılar atlatılmış, bazıları ise darbe mahsulü olmuştur bu seçimlerin.

Benim kuşağımın hatırladığı seçimler eskilere nispeten daha rahat geçmişse de 7 yıllık süresi dolmaya 1 yıl kala spekülasyonları başlar. Oysa Anayasa'nın
101 ve 102. maddeleri Cumhurbaşkanında olması gereken vasıflarla nasıl seçileceği hakkında detaylı bilgileri verir. Demokrasiyi hazmedebilmiş her kişi ve kurum bu maddeleri bir defa okusa problem kalmayacak.


Ben de bir süredir bir anket düzenledim. Ankette saydığım bazı isimler Anayasa'nın ilgili hükümleri uyarınca Cumhurbaşkanı seçilemiyor da olsalar ben o isimleri de koydum. Neticede Cumhurbaşkanı seçmeye muktedir bir güç ya da sayı Anayasa'nın o maddelerini de değiştirmeye yetecek bir güç ve sayıdır. Ankete katılanların % 16'sı gönlümde başka biri var demiş. Doğrusu ben o seçeneği tıklayanların gönüllerinde kim olduğunu öğrenmek isterim. İşte fırsat, buyrun, burada paylaşalım; isimleri ve fikirlerimizi...

17 Aralık 2006

Yevm-i Firak

Bir heyecandır gidiyor ailede. Hafiften hazırlık.. davetler falan derken günler de geçiyor. Durum hoş valla. Bir hürmet bir saygı. Ne karışan ne bir şey diyen. Bir dediğimiz de iki olmuyor. Tabi benim bu lükse alışmam da fazla sürmüyor ama malesef bu lüks de fazla uzun ömürlü olmuyor tıpkı diğer kardeşleri gibi.


Bana bakarak gülümseyen gözlerde bir hüzün kendini hissettirir oldu. En önemlisi de artık annem daha duydusal yaklaşır oldu. Sohbetlerimizde durup dururken arada göz dolmaları falan. Sedece annem olsa.. herkesde bir farklılık vardı. Sanki ben yanlarındayken beni özlüyorlardı. Neyse dedim, durumu görmezden gelip ekmek elden su gölden yaslan yastığa bak keyfine döneminin tadını cıkarmaya devam edeyim dedim ama nafile, etrafımdakilerin gözlerinde gittikçe artan o ifade izin vermedi. Ne yalan söyleyeyim iki üç gün kala, liseden bu yana aileden ayrı olan ben dahi biraz duygusalımsı havalara girdim.

Ne oluyor derken biletimin üstünde yazan tarih geldi de çattı. 11.08.2006 O gün bir başkaydı. Bahçedeki ağaçlar, hava, yudumladığım çay, kopardığım ekmek en önemlisi de baktığım gözler farklıydı. Açıkcası ben de bir başkaydım. Rüya gibi düşündüğüm gün gerçekten gelmişti. Gerçi alışkındım uzaklara gitmeye, biletlere. Ama bu başkaydı. Bir kere benim biletlerimde gideceği yer İstanbul yazardı, bunda ise İzmir. Son saatler derken son dakikalar.. Aile, annem babam, büyükler, halalarım, yengem, kuzenler falan.. e artık alalım çantayı diyorum. Benden önce alan eller oluyor. Vedalaşma da başlamış oluyor.

Ulu çınarlardan dedeciğim gururla karışık sulu gözleri, diğerlerinin dualara karışan elvedaları.. Anneciğimin bir selin habercisi dolmaya başlayan gözleri. Ama babamın tanımlayamadığım sessizliği. İlk defa bu haline tanık olmanın şaşkınlığıyla tanımlamaya çalıştığım hüzünlü sessizliği. Ve tabi birisi. Kalabalık içerisinden bir ses. Gözlerine bakmaya cesaret edemediğim bir ses içerisine bir çok duyguyu yoğunluğuyla barındırarak "allahasmarladık" diyor. Artık başlıyot yolculuk. Aarkama bakmaya yüzlerce metre ilerde cesaret edebildiğim yolculuk, İzmir Er Eğitim taburuna giden yolculuk...

Fatih İŞGÖREN

14 Aralık 2006

Tebdil-i Mekan

Dün akşam öğrendim. Çarşıdan geldikten sonra, Şahin arayınca. Üzüldüm. Bir ayrılık, alışmışlığın ve sevginin verdiği bir duygu üzdü beni. E amcam o benim. Çok masumdu. Hatasızdı. Çünkü bilinçli bir hata yapamazdı. Bilincini yani aklını, belki de çok ihtiyaçları olduğunu düşünerek, komutan ya da komutanlarına bırakmıştı. Hala bilmem, niçin bir insanı akli dengesini bozacak kadar dövme nedenlerini. Hala anlamam ana-babanın evlatlarını, can parelerini teslim ettikleri bir insanın hem de komutan diye bir insanın bu cürmü nasıl işleyebildiğini. Şimdi roller değişmiştir herhalde. Amcacığım, bakalım bizim akıl alan komutanlar! akli dengesi yerindeyken etrafına faydası, ahlakı ve yaptığı hayırlı işlerle anılan; akli dengesi kayıp bir şekilde de yıllarca yaşayarak inşallah geçmiş günahlarının bedelini daha bu dünyada ödeyerek ahirete alnı açık giden bu askere karşı nasıl bir duruş sergileyip nasıl bir ödeme planı düşünmüşler. Bildiğim kadarıyla orada taksitler sonsuza kadar uzayabiliyormuş. Sevgili amcacığım. evet roller değişti. "Gerçek üst Allah(cc) katında üst olandır." düsturunun perdesiz yaşandığı yerdesin.

Yaşlı anne- babasını evinde onun için yaptırdıkları küçük bir odada hayatta iki vazgeçilmezi belki de tek zevkleri olan sigara ve çayı ile gününün ekserisini bu odada geçiren bir insan. Belkide biri yalnızlığına biri de bilmediğimiz sıkıntılarına iyi geliyordu o iki vazgeçilmezi. Hatırlarım da eline geçen parayla bize aldığı lokumu, inanın o lokumun tadını tatlılarıyla meşhur yerlerde dahi bulamadım. Belki de bu unutulmaz tad onu bütün servetiyle almasındaki samimiyetin katkısıylaydı.

Ömrümde bir kez sinirli gördüm onu. Henüz küçüktüm o zaman. Ama hatırlıyorum da o halinde dahi babamın, yani abisinin müdahalesiyle dinivermişti o denizin taşkınlığı. Bu yönüyle çogu insandan daha akıllı olduğunu söyleyebilirim.

Ve şimdi gitti. Sıralamayı hiçe sayarak, daha ana, baba, abileri dünyanın çileleriyle uğraşırken , sessizce vatan-ı aslisine; dostun, yar'ın, ceddin yanına gitti. Uğurlar ola amcacığım. Tekrar görüşmeyi beklesem de görüşme zamanını bilemiyorum. Belli mi olur, belki yarın belki de yarından da yakın.