25 Temmuz 2006

"Buraya" değil "oraya" ait olmak

Çay bahçesi. Her masada çiftler var. Bekarlar, evliler, sevgililer ve arkadaşlar. Yok aslında birbirlerinden pek farkları. Arkadaşlar tavla oynuyor. Sevgililer birbirlerinin yüzüne aptal aptal bakmaktan bir hayli sıkılmış olarak, tv dizilerinden apardıkları jest ve mimiklerle yani en seven ve en çok sevilen olma payesi verecek mimiklerle, sanki kendilerini bir seyreden varmışçasına, rol kesiyor. Evlilerin evli olduğu nereden anlaşılıyor?Onlar sıkkınlıklarını ve bıkkınlıklarını saklama ihtiyacı duymuyor. Birbirlerine değil denize bakıyorlar. Arada kadınlar durup durup evin ihtiyaçlarından bahsediyor. Adamlar hiç cevap vermeyince "sen beni dinlemiyorsun" konulu kompozisyonu yazmaya başlıyorlar bir gayret. Esasında dünyanın bütün her yerinde erkekler aynı. Oyunu farklı yapan kadınlar.Oyunu yani kavgayı.

Derken telefonlar çalıyor. Şu tavla oynayanların masasında çalan ilk telefona tepki "uzatma oğlum, kısa kes. Açma açma" şeklinde ortaya konuyor.

Sevgililerden birinin telefonu çalıyor.Biraz önceki bıkkınlık yerini nasıl neşeli "biz" e bırakıyor.Telefonun öbür ucundaki zanneder ki Ferhat ile Şirin yorgun argın dağ aşmanın ardından oturmuş muhabbet etmektedirler. Burası da çay bahçesi filan değil, Şirinin babasının sarayıdır. Nasıl de emre amade beklemektedirler köleler ve cariyeler. Yaşanmakta olan an, aktarılabilir ana dönüştüğünde sıkıntının bezginliğin yerini keyif almıştır sanki.Biraz önce benim sevgilim neden filmlerdeki sevgililere hiç benzemiyor bezginliği ile bezermiş olan kız bu kız değildir. Sanki hayat hep ötekilere nisbet yapılarak yaşanmalıdır. Şimdi burada olanlardan daha önemli olan "oradaki" için anlatılacak/özendirilecek şeylerin biriktirilmesidir.

Eski zaman insanı zevk ehli idi. Zevk ehli yani bir anı hissede hissede yaşama ehli. Günümüz insanı gösteriş ehli. Desinler eşiğinde takılı.

Şimdi bu kız biraz önce kendisine telefon edene evet yanımda Taner de var derken nasıl hava atıyor. Sanki Taner "yanımda o da var " konulu kısa metraj filmler için katlanılıp taşınmaktadır.

Ah şimdi evli çiftin telefonları çalacak. Önce erkeğinki çalıyor. "Buyur abi, tamam abi" formülüyle ilerliyor konuşmalar. "Emrin olur abi hemen gelirim." Karşı taraf neredesin diye soruyor olmalı bu hemen gelirim cümlesinin üstüne. Yanımda çocuklar var filan denmiyor. Hemen gelirim. Emre amadeyim.Kadın dik dik bakıyor. Bakalım o hemen gidilecek yere hemen gitmek istiyor mudur? Onun telefonu çalıyor. Adam acele ile garsonu çağıra dursun. Kadın daha bir kurumlu kuruluyor plastik sandalyelere. "Evet canım evde değiliz. Şöyle boğazda bir kahvaltı yapalım dedik.(yalan.)Evet tavsiye ederim.Çok güzel.Çocuklar da oynuyor.(yalan çocukların oynayacağı bir alan bile yok .Güneşin bağrında tünüyor zavallıcıklar) Muhakkak bir gün kadın kadına da gelelim.Çok eğleniriz.(çok doğru)

Apar topar kalkılıyor. Adam "emret abi" nin yanına gidiyor. Kadın boğazda kahvaltı yaptıklarını kime anlatsın acaba!? Yol boyu bunu düşünüyor. Eve geliyor. Çevirdiği bütün ev numaraları cevapsız kalıyor. Yok kimseyi cepten arayıp mutluklarına tanık olmak istemez şimdi.

23 Temmuz 2006

Usandım

Tüm Receplere

Cenk Ünal'a özenmek istedim. Link de olsun diyordum ama bulamadım. Bu sıralar en çok dilime dolanan türkü bu. Linkini verebilecek olanlara da şimdiden teşekkür ederim.

Gemilerde talim var
Bahriyeli yarim var
O da gitti sefere
Ne talihsiz başım var
Hani benim Recebim Recebim
Sarı lira vereceğim
Almazsan karakola gideceğim
Hani benim Recebim Recebim
Sarı lira vereceğim
Almazsan karakola gideceğim
Gemi gelir yanaşır
İçi dolu çamaşır
İstanbul'un kızları
Recep diye ağlaşır
Hani benim Recebim Recebim
Sarı lira vereceğim
Almazsan karakola gideceğim
Oy benim Recebim Recebim
Sarı lira vereceğim
Almazsan karakola gideceğim
Mavi giyme tanırlar
Seni yolcu sanırlar
Geçme kapım önünden
Seni benden alırlar
Hani benim recebim recebim
Sarı lira vereceğim
almazsan karakola gideceğim
Oy benim Recebim Recebim
Sarı lira vereceğim
Almazsan karakola gideceğim