Çay bahçesi. Her masada çiftler var. Bekarlar, evliler, sevgililer ve arkadaşlar. Yok aslında birbirlerinden pek farkları. Arkadaşlar tavla oynuyor. Sevgililer birbirlerinin yüzüne aptal aptal bakmaktan bir hayli sıkılmış olarak, tv dizilerinden apardıkları jest ve mimiklerle yani en seven ve en çok sevilen olma payesi verecek mimiklerle, sanki kendilerini bir seyreden varmışçasına, rol kesiyor. Evlilerin evli olduğu nereden anlaşılıyor?Onlar sıkkınlıklarını ve bıkkınlıklarını saklama ihtiyacı duymuyor. Birbirlerine değil denize bakıyorlar. Arada kadınlar durup durup evin ihtiyaçlarından bahsediyor. Adamlar hiç cevap vermeyince "sen beni dinlemiyorsun" konulu kompozisyonu yazmaya başlıyorlar bir gayret. Esasında dünyanın bütün her yerinde erkekler aynı. Oyunu farklı yapan kadınlar.Oyunu yani kavgayı.
Derken telefonlar çalıyor. Şu tavla oynayanların masasında çalan ilk telefona tepki "uzatma oğlum, kısa kes. Açma açma" şeklinde ortaya konuyor.
Sevgililerden birinin telefonu çalıyor.Biraz önceki bıkkınlık yerini nasıl neşeli "biz" e bırakıyor.Telefonun öbür ucundaki zanneder ki Ferhat ile Şirin yorgun argın dağ aşmanın ardından oturmuş muhabbet etmektedirler. Burası da çay bahçesi filan değil, Şirinin babasının sarayıdır. Nasıl de emre amade beklemektedirler köleler ve cariyeler. Yaşanmakta olan an, aktarılabilir ana dönüştüğünde sıkıntının bezginliğin yerini keyif almıştır sanki.Biraz önce benim sevgilim neden filmlerdeki sevgililere hiç benzemiyor bezginliği ile bezermiş olan kız bu kız değildir. Sanki hayat hep ötekilere nisbet yapılarak yaşanmalıdır. Şimdi burada olanlardan daha önemli olan "oradaki" için anlatılacak/özendirilecek şeylerin biriktirilmesidir.
Eski zaman insanı zevk ehli idi. Zevk ehli yani bir anı hissede hissede yaşama ehli. Günümüz insanı gösteriş ehli. Desinler eşiğinde takılı.
Şimdi bu kız biraz önce kendisine telefon edene evet yanımda Taner de var derken nasıl hava atıyor. Sanki Taner "yanımda o da var " konulu kısa metraj filmler için katlanılıp taşınmaktadır.
Ah şimdi evli çiftin telefonları çalacak. Önce erkeğinki çalıyor. "Buyur abi, tamam abi" formülüyle ilerliyor konuşmalar. "Emrin olur abi hemen gelirim." Karşı taraf neredesin diye soruyor olmalı bu hemen gelirim cümlesinin üstüne. Yanımda çocuklar var filan denmiyor. Hemen gelirim. Emre amadeyim.Kadın dik dik bakıyor. Bakalım o hemen gidilecek yere hemen gitmek istiyor mudur? Onun telefonu çalıyor. Adam acele ile garsonu çağıra dursun. Kadın daha bir kurumlu kuruluyor plastik sandalyelere. "Evet canım evde değiliz. Şöyle boğazda bir kahvaltı yapalım dedik.(yalan.)Evet tavsiye ederim.Çok güzel.Çocuklar da oynuyor.(yalan çocukların oynayacağı bir alan bile yok .Güneşin bağrında tünüyor zavallıcıklar) Muhakkak bir gün kadın kadına da gelelim.Çok eğleniriz.(çok doğru)
Apar topar kalkılıyor. Adam "emret abi" nin yanına gidiyor. Kadın boğazda kahvaltı yaptıklarını kime anlatsın acaba!? Yol boyu bunu düşünüyor. Eve geliyor. Çevirdiği bütün ev numaraları cevapsız kalıyor. Yok kimseyi cepten arayıp mutluklarına tanık olmak istemez şimdi.
Derken telefonlar çalıyor. Şu tavla oynayanların masasında çalan ilk telefona tepki "uzatma oğlum, kısa kes. Açma açma" şeklinde ortaya konuyor.
Sevgililerden birinin telefonu çalıyor.Biraz önceki bıkkınlık yerini nasıl neşeli "biz" e bırakıyor.Telefonun öbür ucundaki zanneder ki Ferhat ile Şirin yorgun argın dağ aşmanın ardından oturmuş muhabbet etmektedirler. Burası da çay bahçesi filan değil, Şirinin babasının sarayıdır. Nasıl de emre amade beklemektedirler köleler ve cariyeler. Yaşanmakta olan an, aktarılabilir ana dönüştüğünde sıkıntının bezginliğin yerini keyif almıştır sanki.Biraz önce benim sevgilim neden filmlerdeki sevgililere hiç benzemiyor bezginliği ile bezermiş olan kız bu kız değildir. Sanki hayat hep ötekilere nisbet yapılarak yaşanmalıdır. Şimdi burada olanlardan daha önemli olan "oradaki" için anlatılacak/özendirilecek şeylerin biriktirilmesidir.
Eski zaman insanı zevk ehli idi. Zevk ehli yani bir anı hissede hissede yaşama ehli. Günümüz insanı gösteriş ehli. Desinler eşiğinde takılı.
Şimdi bu kız biraz önce kendisine telefon edene evet yanımda Taner de var derken nasıl hava atıyor. Sanki Taner "yanımda o da var " konulu kısa metraj filmler için katlanılıp taşınmaktadır.
Ah şimdi evli çiftin telefonları çalacak. Önce erkeğinki çalıyor. "Buyur abi, tamam abi" formülüyle ilerliyor konuşmalar. "Emrin olur abi hemen gelirim." Karşı taraf neredesin diye soruyor olmalı bu hemen gelirim cümlesinin üstüne. Yanımda çocuklar var filan denmiyor. Hemen gelirim. Emre amadeyim.Kadın dik dik bakıyor. Bakalım o hemen gidilecek yere hemen gitmek istiyor mudur? Onun telefonu çalıyor. Adam acele ile garsonu çağıra dursun. Kadın daha bir kurumlu kuruluyor plastik sandalyelere. "Evet canım evde değiliz. Şöyle boğazda bir kahvaltı yapalım dedik.(yalan.)Evet tavsiye ederim.Çok güzel.Çocuklar da oynuyor.(yalan çocukların oynayacağı bir alan bile yok .Güneşin bağrında tünüyor zavallıcıklar) Muhakkak bir gün kadın kadına da gelelim.Çok eğleniriz.(çok doğru)
Apar topar kalkılıyor. Adam "emret abi" nin yanına gidiyor. Kadın boğazda kahvaltı yaptıklarını kime anlatsın acaba!? Yol boyu bunu düşünüyor. Eve geliyor. Çevirdiği bütün ev numaraları cevapsız kalıyor. Yok kimseyi cepten arayıp mutluklarına tanık olmak istemez şimdi.
Kaynak
YanıtlaSilşimdi yorumu size değil...fatma hanım'a yapacağım ama olsun..
YanıtlaSilher şey iyi hoş güzel de..kavramlar arasında illiyet rabıtası olup olmadığı noktasında mütereddit kaldım...onun dışında tespitler güzel..
sevgili baver, doğrusu "kavramlar arasında illiyet rabıtası olup olmadığı noktasında mütereddit kaldım" cümleni biraz açarsan memnun olacağım. içini dolduramadım, belki de akşam yorgunluğunun neticesidir, bilmiyorum.
YanıtlaSilmemnun oluruz.
ilahi ali bey, kaynak yoruma mi yazilir? ben de siz yazdiniz sanmistim, yorum yapicaktim tam..
YanıtlaSilf.karabiyik pek sarmazdi, okumazdim, bu yazi baya hosuma gitti.
benim de kaynağı yoruma yazmamdaki amacım buydu zaten. karabıyık'ın pek tutmadığını biliyorum, ben de pek tutmazdım ama nedense bir süredir okuyorum ve hoşuma gitmeye başladı yazıları. karabıyık diye başına ya da sonuna yazsaydım okunmayacaktı bu yazı. böyle olunca okunuyormuş demek ki, taktiğim işe yaramış.
YanıtlaSilÖnyargıları parçalama taktiği demek bu uyguladığınız.
YanıtlaSilEn az Einstein kadar büyük iş bu.
Farkında mısınız?
:-)
Yalnız yine de siz bir hukukçu olmakla,kaynakgösterme uygulamasını bu tarz yapmış olmanız daha da abes değil mi yani Ali Bey kardeşim?
Baki muhabbetle...
cenk abi, bu yazının linkini tıklarsanız kaynağın link içinde gösterilmiş olduğunu görürüsünüz, hukuka aykırı bir şey yok, isterseniz deneyin. :)
YanıtlaSiltabii hemen...
YanıtlaSilörneğin giriş kısmında ortama ilişkin bir tasvir yapıyor iken, konu birden erkeklerin her yerde aynı, kadınların ise oyunu farklı yapan olduğundan bahsediyor..
sonra kafamı iyice karıştırıyor ve bunu kavga olarak nitelendiriyor..
ilk paragraf için sonuç : çevre tasvirinden, kavga yapan kadınlara..
örneğin daha ilk paragrafta kavramlar arasında nedensellik bağı kuramadım..
biraz abartmayayım ama bence günlük olarak çıkan ulusal bir gazetede hem de yeni şafak gibi okuduğum ve takip ettiğim hoş bir gazetede yayımlanmaması gereken bir yazı desem umarım alınmazsınız..
Daha doğrusu, seçilen konu 'kaldı ki ancak başlığından anlayabiliyorum' oldukça güzel olmasına rağmen,
sanıyorum ağzımdaki baklayı çıkarmam gerekiyor..
Yazar hanım efendi bu yazıyı pek özenerek yazmamış gibi duruyor.
İşte bütün mesele bu..
Ali kardeş biraz anlatabildim mi bilmiyorum..:)
selametle...
teşekkürler baver.
YanıtlaSil