30 Eylül 2008

Bayram mesajları

Bilenler biliyor; kandil, bayram gibi günlerde pek mesaj yazmayı seven biri değilim. Tebrik etmek istediğim kişileri arar tebrik ederim ve mesaj yazanları cevaplarım. İlk defa bu bayramda birçok kişiye mesaj gönderdim ve bayramlarını tebrik ettim. Ancak şöyle bir sıkıntı yaşıyorum (halen devam eden bir sıkıntı); cevap yazanların çoğu kendi hazır şablonlarını cevap olarak gönderiyorlar. Önce tereddüt ettim, "acaba ben bu kişiye tebrik göndermemiş miydim" diye düşündüm. Hatta birkaçına genelde "bilmukabele..." yahut "mesajınızı aldım..." diye başlayan cevabi mesajlar bile gönderdim. Neden sonra anladım ki mesajlaşma 'raconu' böyleymiş. Mesaj yazarak bayramlarını tebrik ettiğim hemen herkes kişiye özel cevap yazmak yerine kendilerinin sırayla herkese gönderdikleri mesajı aynı zamanda cevabi mesaj olarak da gönderiyorlarmış. Böyle olunca da ben mesajlaşma sürecinin ilk mesajı karşıdan gelmiş gibi anladım. Yani düşünsenize; mesela ben "bayramınız mübarek olsun" demişim, karşıdan gelen cevap ne olmalı; "sizin de bayamınız mübarek olsun." Fakat değil, karşıdan gelen mesaj da "bayramınız mübarek olsun" olunca kafam karıştı.

Mesajlaşma konusundaki katı tavrımda haklı mıyım haksız mıyım halen kendimi sorguluyorum ama bu durumu da bir tarafa not aldım.

Bu vesile ile tüm ziyaretçilerimin de bayramlarını tebrik ederim.

27 Eylül 2008

Cenaze namazı

Habere göre bir kadın vekil cenaze namazında en önde saf tutmuş, hem de başı açık. Cenaze namazını bir ritüel olarak gören zihniyetin buna ses çıkarmaması gayet normal karşılansa da şayet o cenaze namazında ben cemaat olsaydım namaz kılmazdım ama imam olsaydım, uyarımı yapar buna rağmen kılardım çünkü cenaze namazı kılınan şehidin hiç olmazsa namazı şeklen de olsa kabul olacak biri varsa o da imamın kıldığıdır, diğer cemaatin namazı şeklen kabul değildir.

Yanlış düşünüyorsam Emircan Hocamız düzeltsin.

16 Eylül 2008

Beş maddede düşüncelerim

  1. Başbakanın muhalefet boşluğunda bir medya grubunu kendisine muhalif partiymiş gibi görüp muhatap almasını, her hafta yeni bir açıklama yapmasını tasvip etmiyorum.
  2. Deniz Feneri Derneğinin bir kaç kişi yüzünden yaptığı iyiliklerinin unutulmasına gönlüm razı olmuyor. Fakat buna neden olanların da bu iyilik hareketinin aksamasına neden olan medyanın da o derneğin yardımlarıyla ayakta durabilen insanların ahına dayanabileceklerini pek sanmıyorum.
  3. Eyüp Camii etrafını iftar vaktinde piknik alanına çeviren insanları ne kadar anlayışla karşılamaya çalışsam da yapamıyorum.
  4. İftar çadırlarının ilk çıktığı dönemlerdeki işlevini tamamladığını, artık günlerin uzaması ile bunlara ihtiyaç kalmadığını, bunun yerine kumanya dağıtımı gibi daha mantıklı bir yöntemin uygulanmasının doğru olacağını, iftar çadırlarının eğlence merkezlerine dönüştüğünü düşünüyorum.
  5. Sultan Ahmet Camii ve sair diğer benzer alanları panayır alanına çeviren, içerde teravih kılınırken avluda konser proğramı yapılmasına göz yuman anlayışı da kınıyorum. Ramazan ayının içinde sadece oruç kaldı, gerisi boşaltıldı.

14 Eylül 2008

Özledim

Gökyüzüne baktığımda yıldızları görebilmeyi ve sayabilmeyi özledim.

İnciri ağacından toplayarak yemeyi özledim.

İncir ve çınar ağaçlarının altındaki pınarlardan su içmeyi özledim.

Katırla dağlara çıkmayı özledim.

Toprağın yağmur yağdığı andaki kokusunu özledim.

Sabahları horoz sesi ile uyanmayı özledim.

30 Ağustos 2008

Cüzzamlı haşemalılar

Son günlerde dindar kesimin adeta dört elle sarıldığı bir yazı var, maillerde dolaşıyor, gruplarda alkışlanıyor, yazarlar mezkur yazıyı bulup okumamızı istiyorlar. Bilgi olsun diye yazının linkini ben de vereyim.

Gerçekten de yazı okunduğunda yazarı Balçiçek Pamir taktir ediliyor. Neticede yazar kötü bir şey yazmamış, aksine kendi ifadesi ile; “ait olduğunu hissettiği topluluktan” çok farklı ve hoşgörülü yaklaşmış ve bunu ben de taktir ettim.

Benim asıl konum ise şu; yazıda üç örnek var, Bodrum'da haşemalı 2 bayan (ilk defa gitmişler Bodrum'a), İstanbul Kemerburgaz'da bir site sakininin annesinin başı kapalı olması ve İstanbul Levent'te bir İtalyan restoranına giden bir çift (bayanın başı kapalı).

Haşemalı 2 bayanın Bodrum'da ne işi var diye sorsam eminim şu soru ile karşılaşırım; “ne yani, haşemalıların yaşam hakkı yok mu?” Var, var olmasına var da, kendisine yakışacağı şekilde bir yaşam hakkı var. Yok öyle kafasının estiği yere gitme lüksü. Çarşamba'da mini etekli gezince rahatsız olmuyor musun onu giyen bayandan? Ya da cami ve civarlarında bu kıyafetle dolaşanlar rahatsızlık uyandırmıyor mu? Herkes kendisine yakışanı yapıyor. Jet Fazıl'ı boşuna mı tebrik ettik daha önceki bir yazımızda; artık dünya kadar alternatif tatil önerileri varken kala kala Bodrum mu kaldı gidecek yer? Kaldı ki İslam'da erkekler için olduğu kadar kadınlar için de bakılması haram olan görüntüler vardır. Detayını Ahmet Hakan eminim anlatır ancak şu kadar ki Bodrum'da plajda denize girmek kadın ve erkek tüm Müslümanlar için doğru karşılanmaz ve zaten bundan dolayıdır ki haremlik selamlık plajlar ve havuzlar çıkmıştır ortaya. Haşemalı iki kardeş ya bu durumdan haberdar değillerdir ya da amaçları başkadır diye düşünüyorum ben.

Diğer iki örneği de benzer kıyaslara konu edebiliriz ancak en dikkat çekici olanla yetinelim biz.

Dinin ve dindarlığın bu kadar yozlaştırılmasındaki temel faktörlerin ne olduğunu da sosyologlarla beraber din alimlerimiz inceleyip raporlasınlar, bizden bu kadar...