8 Mayıs 2007

Hangi Sistem?

Gündemdeki konulara ilişkin yorumlara devam ediyorum.

Tüm dünyada demokratik rejimlerde kabul gören üç sistem vardır. Parlamenter sistem, başkanlık sistemi ve yarı başkanlık sistemi. Bizim şu anda uyguladığımız sistem parlamenter sistem olup son Anayasa Mahkemesi kararı söz konusu olmasaydı sosyal yapımıza en uygun olan sistemdi. Başkanlık sistemi için ABD örnek gösterilir çünkü en sert ve katı kurallarıyla uygulanan şekli oradadır. Yarı başkanlık için örnek ise Fransa’dır.

Bu sistemlerin hepsinin belirgin farklılıkları vardır. Ve bu sistemler bir bütün olarak uygulanmadıklarında sistemin yaşandığı ülkelerde kaos meydana getirebilirler. Nitekim Türkiye’de yaşanan şu son tartışmaların ardında bir bakıma parlamenter sistemin tüm yönleriyle uygulanamaması yatmaktadır. Çünkü ’82 Anayasası ile parlamenter sistem ciddi biçimde yarı başkanlık sistemine yaklaştırılmış, ortaya ne olduğu belirsiz bir sistem çıkmıştır. İşte neticesi de bu yaşadığımız süreç olmuştur.

Ancak şimdi halkın seçeceği bir Cumhurbaşkanı ile bu sistemin tarifi de kalmayacaktır. Türkiye’nin demokrasiye kazandırdığı(!) yeni bir sistem olacaktır. Neden derseniz, mevcut seçmen sayısının 40 milyondan fazla olduğu bir ülkede parlamentoyu aşağı yukarı 15-17 milyon insanın kullandığı oylar belirliyor ve son dönemlerdeki en güçlü iktidar olan AK Partinin aldığı oy ise 10 milyon civarında. Oysa yeni yapılan düzenleme ile seçilecek Cumhurbaşkanının alacağı muhtemel oy en az 20 milyon civarında olacak. Bu durumda bir tarafta 10 milyon oy alıp tüm gücü elinde bulunduran bir parlamento çoğunluğu ile diğer tarafta 20 milyon oy almış ama elinde sayılı birkaç yetkinin haricinde etkisi ve yetkisi olmayan devletin ve milletin en üst temsilcisi olan bir Cumhurbaşkanı olacak. Ve bu iki kurumun birbiriyle çatışmaması gerekiyor.

Kanaatimce Cumhurbaşkanını halkın seçmesi yerine yapılacak bir düzenleme ile meclis toplantı yeter sayısı ile alakalı Anayasanın ilgili maddesini daha açık bir şekilde kaleme alıp tüm toplantıların 1/3 (184) oranı ile açılabilmesinin yolunun açılması daha makul ve mantıklı bir yol olur. Yahut Cumhurbaşkanını illa halkın seçmesi öngörülüyorsa seçilecek ilk mesclisin bir kurucu meclis niteliğinde çalışarak sistemi baştan aşağıya yeni duruma uygun hale getirmesi gerekir. Bu da güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı, zayıflatılmış başbakanlık şeklinde tezahür edecektir. Ancak yukarıda da ifade ettiğim üzere Türk sosyal yapısına en uygun olan sistem parlamenter sistemdir.

6 Mayıs 2007

Dön Gel Duası

Profilimden de anlaşılacağı üzere ilk blogla tanışmam 2006 başına dayanıyor. Tabii ki yine Ali aracılığı ile. O zaman bloggera kaydoldum ve kendime bir blog açtım. Ancak güncelleme yapamayınca blogu kapatıp sessiz blogcular kervanına katıldım.

Dolayısıyla şu on beş gündür yaşlı futbolcular için kulanılan tabiriyle ikinci baharımı yaşıyorum. Okuyucusu ve yorumcusu hazır bir blogda yazmanın rahatlığı da bir başka oluyor aslında. İlk denememle şimdiyi kıyasladığımda esasında yazma şevkimi kıran okuyucunun olmamasıymış, bunu anlıyorum. Ve okuyucuyu çekebilmek sabır gerektiren, zaman gerektiren bir durummuş, bunu öğrendim.

Ali bana blogunu açmakla kalmadı, blogla ilgili teferruatları da gösterdi. Mesela Ali'nin kullandığı istatistik proğramı Statcounter ve Google Analytics imiş. Günde kaç kişi giriyor, nerelerden giriyor, en çok hangi yazısı tıklanıyor gibi bilgileri öğreniyormuşuz bunlar vasıtası ile.

Ben sizlerle dikkatimi çeken bir konuyu paylaşacağım sadece. Şurda bir hafta oldu istatistiklerle ilgileniyorum, Ali'nin en çok ziyaret edilen yazısı Dön Gel Duası. Google'dan sorularak giriliyor bu yazıya. İşin ilginç yanı ise -Ali söyledi- ilk defa meclisten birileri googleda dön gel duasını aratmış, dön, gel ve dua kelimelerinin olduğu bir sayfa çıkmış arama yapanın karşısına ve Ali bunu görünce bilen birine sormuş bu duayı ve Dön Gel Duası adlı yazısını kaleme almış.

Peki şimdi en çok kimler ziyaret ediyor dersiniz bu yazıyı? Benim gözlemleyebildiğim kadarı ile banka çalışanları (Oyak Bank ve Yapı Kredi'den giren olmuştu bu hafta), resmi kurumlarda çalışanlar vs. Mesela Maliye Bakanlığından sorgulanıp ziyaret edilmişti. Duanın amacı Ali'nin yazısından başka türlü anlaşılsa da galiba bizim insanımız o yazının yorumunda yer alan sebepten dolayı arıyor olmalı yoksa bir duaya bu kadar rağbet olması mümkün değil. Ancak işin ilginç yanı bu dua neden daha çok kurumlardan ziyaret çekiyor? Ben bunu merak ettim işte!

4 Mayıs 2007

Ronaldinho

Sevgili blog ziyaretçileri, sevgili okuyucular! Bırakın siz Ali'nin hukuki ve siyasi yorumlarını. Sıkılmışsınızdır blogdan eminim. En yoğun günlerini yaşıyor şu günlerde ve özellikle bugünler için bana yazarlık teklif etti ancak görüyorsunuz bir şeyler yazmama bile fırsat vermiyor.

Yiğidi öldürüp hakkını verelim yine de, öz ve doyurucu yorumları için Ali'ye teşekkür ediyoruz.

Biz gelelim konumuza. Futboldan hiç haz etmem. Ancak bu adamı izlemek gerçekten zevk veriyor insana. Futbolun aynı zamanda bir zeka oyunu olduğunu gösteriyor. Adam sadece futbolcu değil, aynı zamanda matematikçi, aynı zamanda fizikçi, rakip oyuncuların vücut kimyalarını bozduğunu düşünecek olursak aynı zamanda kimyacı da. Ronaldinho'dan bahsediyorum.

Şu 6 dakikalık gösteri videosunu izlediğinizde eminim bana hak vereceksiniz.