Seyahat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Seyahat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Temmuz 2023

Niş - Sırbistan

Niş 2023 Kurban Bayramında gerçekleştirdiğimiz Balkan gezimizin üçüncü durağı idi. Seyahatimizle ilgili özet bilgi için lütfen tıklayın. Ayrıca yazımdaki her bir görsel ya da videonun açıklaması hemen altında yer alıyor.


Bulgaristan'dan Sırbistan'a şöyle bir sınır kapısından kolayca geçiş yaptık.


Balkan turumuzun bu kısımlarında yollar fena değildi. İlerleyen aşamalarda çok ilginç yollardan geçtik. Genel olarak Balkanlar için duble yol ve otobanlara alışmış yeni nesil şoförlerin oldukça zorlanacağı yollara sahip olduğunu söyleyebilirim.


Sırbistan'a geçtiğinizde sınırdan çok da uzak olmayan bir noktada ülkenin ikinci büyük ve güneydoğusundaki en büyük şehri, ana endüstri ve iletişim merkezi de sayılan Niş'e ulaştık. Niş, 1386’dan başlayıp 1878’e kadar kesintilerle devam eden Osmanlı idaresi altında stratejik öneme sahip İslami bir merkez özelliği kazanmış.
Niş'te aracımızı park ederek şehir turu yapmaya başladığımızda bizi yine tanıdık bir mimari karşıladı. Stambolijski (İstanbullu anlamına geliyormuş) adındaki bu restoranın 1800'lü yıllarda Ahmet Mehmedeoviç tarafından konut olarak yapımına başlandığı ve daha sonra satıldığını öğrendim.

Niş programımızın başına İslam Ağa Camiini ziyareti eklemiştik. Ama nedense ben kafamda İsmail Ağa Camii diye kodlamışım. Nihayet ekipten biri uyarınca caminin adının İslam Ağa Camii olduğunu fark ettim.

Bu cami de diğer tüm camiler gibi huzur doluydu. Ancak ne yazık ki sadece son cemaat kısmı açıktı. Vakit haricinde gittiğimizdendir diye düşündük. Zira caminin şadırvanı ve sair imkanları aktifti.


Niş İslam Ağa Camisi de yine şehrin tek aktif camisi imiş.

Caminin ilk olarak 1720'de ve daha sonra da 1870'te yeniden inşa edildiği belirtiliyor.

Niş'te de yine kısa bir şehir turu gerçekleştirdik.


Gezinti esnasında sıcak havaya rağmen sanatını icra eden bu sokak sanatçısına rastladık.

Açıkçası Sırbistan, 90'lı yıllardaki Sırp katliamları ile aklımda kaldığı için bana cazip gelmiyordu. Bu nedenle benzer turu gerçekleştirenlerin aksine Belgrad programı yapmadan doğrudan Niş üzerinden Saraybosna'ya yol aldık. Ancak bunun doğru bir tercih olmadığını fark ettiğimi belirtmeliyim. Belgrad üzerinden Saraybosna daha doğru bir güzergah olurdu sanırım.


Bununla birlikte tercih ettiğimiz güzergah da gayet iyiydi. Yol boyu bize eşlik eden nehirler, yeşillikler, yolların zorluğunu bir nebze de olsa azaltıyordu. Zapadna Morava Nehri de bize eşlik eden nehirlerden biriydi. Bu nehirin 184 km uzunluğundaki bir ana akışa sahip olduğunu öğrendim.

Seyahatimizin sonraki durağı için lütfen tıklayın.

10 Temmuz 2023

Sofya - Bularistan

Sofya 2023 Kurban Bayramında gerçekleştirdiğimiz Balkan gezimizin ikinci durağı idi. Seyahatimizle ilgili özet bilgi için lütfen tıklayın. Ayrıca yazımdaki her bir görsel ya da videonun açıklaması altında yer alıyor.

Sofya'da konaklamamızdan hemen sonra yağmur başladı. Çocuklar "Balkanlar'dan gelen soğuk ve yağışlı hava" esprisini es geçmedi elbette.

Sofya sokaklarının kendine has bir karakteri olduğu hemen fark ediliyor. Elbette bunda Sofya'nın eski çağlara dayanan bir geçmişe sahip olmasının etkisi olduğu kesin.


Sofya'nın trafiğe kapalı Vitosha Bulvarında gezintiye çıktık. Bu yol zaten sizi Sofya'nın tarihi ve turistik eserlerine doğru götürüyor.

Bir süre yürüdüğümüzde kendimizi Adalet Sarayı önünde bulduk. Yüksek sütunlar binalara ihtişam kazandırıyor. Bu binanın içini de elbette merak ettim ancak buna elverişli bir zaman değildi.

Az ileride ise yine Sofya'nın simge yapılarından Sveta Nedelya Kilisesi önünden geçtik. Her ne kadar 10. yüz yıla kadar giden bir tarihi olsa da yapı çok defa yıkılıp yeniden yapılmış.


Yol boyunca daha birçok anıtsal nitelikteki yapıların önünden geçerek nihayet Sofya Kadı Seyfullah Efendi Camii ya da bir diğer adıyla Banyabaşı Camisine geldik. Kaynaklarda Mimar Sinan tarafından tasarlandığı belirtilen bu cami 1566 yılında yapılmış. Bilgiden emin olamamakla birlikte Banyabaşı isminin "banyo başı" anlamında kullanıldığını, aslında burada  geçmişte bir hamam ve termal su bulunduğundan Banyabaşı olarak adlandırıldığını öğrendim.

Günümüzde Sofya'daki faal tek cami ne yazık ki Banyabaşı Camii imiş.

Havanın kararmaya yüz tutması ile cami aydınlatmaları açıldı ve bu güzel kare çıktı ortaya.

Lions Köprüsüne de gittik. Meğer Türk düşmanlığını simgeleyen bir nokta imiş orası. Fotoğrafta köprü başında o noktanın tanıtımını yapan bir panoyu google aracılığı ile tercüme ettirdiğimde anladım bunu.

Lions Köprüsünden görüntüler.


Dönüşte bir markete uğradık. Markette ürünlerin fiyatlarını öğrenebilmek için yine google çeviri uygulamasından faydalanmak istedim ama görevli fotoğraf çekmeme kızdı. Marketten elimde bu kare kaldı.

Bu arada üzüm 3,55 Leva, kiraz 6,39 Leva imiş.


Akşam cadde biraz daha kalabalıklaşmıştı.

Seyahatimizin sonraki durağı için lütfen tıklayın.

9 Temmuz 2023

Filibe - Bulgaristan

Filibe 2023 Kurban Bayramında gerçekleştirdiğimiz Balkan gezimizin ilk durağı idi. Seyahatimizle ilgili özet bilgi için lütfen tıklayın. Ayrıca yazımdaki her bir görsel ya da videonun açıklaması altında yer alıyor.


İstanbul'dan sabah erken yola çıktığımızdan mıdır, yoksa Kurban Bayramı tatili olmasından mıdır bilmiyorum ama Kapıkule sınır kapısından neredeyse hiç beklemeksizin Bulgaristan'a geçiş yaptık.

Bulgaristan tarafına geçince ilk olarak uçsuz bucaksız ekili tarlalarla karşılaşıyorsunuz. Bulgaristan'da ayçiçeği, buğday ve lavanta ekili alanlar çok dikkat çekici idi.


Filibe, Bulgaristan'ın önemli ekonomi, ulaşım, kültür ve eğitim merkezlerinden biri. Sultan I.Murad tarafından fethedildikten sonra, İzmir, Aydın, Manisa, Konya ve Karaman yöresinden Yörük Türkmenlerin bölgeye iskan ettirildikleri ifade ediliyor. Nitekim ziyaret ettiğimiz Şahabettin İmaret Camii imamı da aslen Konyalı olduklarını ancak yüz yıllar önce Filibe'ye yerleştiklerini söyledi.


Filibe Şahabettin İmaret Camii 1444 – 1445 yıllarında II. Murad döneminde Rumeli Beylerbeyi Lala Şahin Paşanın oğlu olan Şahabettin Paşa tarafından yaptırılmış. Cami ne yazık ki biraz bakımsız, yer yer sıva ve  süslemeleri dökülmüş vaziyette idi. Diğer bir çok yerde gözlemlediğimiz TİKA desteğinin en kısa zamanda bu camiye de ulaşmasını diliyorum.


İmaret Camisinin dıştan görünümü.


İmaret Camiinden şehir merkezine doğru gittik ve bu defa Filibe Cuma Camii ya da diğer adı ile Hüdavendigar Camiini ziyaret ettik. Sultan I. Murad zamanında şehrin meydanına Osmanlı İmparatorluğu'nun sembolü olacak şekilde 1363-1364 yılları arasında inşa edilmiş bu cami.


Hüdavendigar Camii, İmaret Camiine göre daha bakımlı idi. Caminin dış duvarları çok görkemli, bu nedenle girişinin de o şekilde olacağını düşündük ancak hemen giriş kapısının etrafındaki restoran ve kafeler nedeni ile cami girişi adeta kaybolmuş gibiydi. Caminin etrafında bir tur attıktan sonra girebildik camiye.


Caminin hemen girişinde bir de kütüphane yer alıyor fakat kapısı kilitli idi. Sadece camekanlı kapısından içeriyi görebildim. Kütüphaneye adı verilen Filibeli Ahmed Hilmi Bey 1914 yılında vefat eden bir mutasavvıf imiş.


Ardından Filibe şehir merkezinde kısa bir tur atarak Filibe ziyaretimizi tamladık ve Sofya istikametine doğru yola çıktık.

Seyahatimizin sonraki durağı için lütfen tıklayın.

24 Ağustos 2022

Bursa'da bir hafta sonu

Yıllar önce yine burada bir Bursa seyahatimi yazmıştım. Aradan geçen 15 senede Bursa'ya çok defa gittim yine, ancak hep bir iş veya görüşme için, telaş içinde olan gidişlerdi. Kasım 2021'in bir sonbahar hafta sonunda ailecek planladığımız Bursa gezisini gerçekleştirdik.


Cumartesi erken saatlerde Eskihisar'dan feribotla Topçular'a geçtik.

5 Ekim 2018

Teknofest

Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen (20-23 Eylül) Teknofest İstanbul'a Pazar sabah erkenden gitmemize rağmen çok kalabalıktı. Gittiğime kesinlikle pişman olmadım ama gitmesem pişman olur muydum emin değilim. Biraz açık hava ve güneşin etkisi ve üzerine bir miktar kalabalık beni rahatsız etti sanırım.

Bu vesile ile 1-2 gözlemimi paylaşmak istiyorum. Öncelikle festival alanının İstanbul Yeni Havalimanı olarak belirlenmesi bence iyi olmuştu, zira insanlar açılışına kısa bir süre kala nasıl bir yatırım yapıldığını kendi gözleri ile görmüş oldu. Gerçekten devasa bir alan ve devasa bir yatırım gerçekleşmiş. Açılışa yaklaşık 35 gün gibi bir süre vardı ama eksikler çoktu. Bununla birlikte tüm o eksikliklerin çok rahatlıkla giderileceğine eminim açıkçası. Çünkü bazı proje uygulamalarına gözlerimle şahit oldum ve bitirilemez denilen ne varsa gününde bitti. 

İkinci olarak, özellikle 15 Temmuz sonrası tamir edilmeye çalışılan asker-halk bütünleşmesi bakımından da önemliydi festival. Omuzlarındaki apoletleri ile halka, önünde bulunduğu uçak ya da helikopter ve sair mühimmat hakkında bilgi veren, aslında halkla bütünleşmeyi bekleyen ve özleyen bir askerin varlığını görmek güzeldi. Zira ne yazık ki çok uzun yıllardır halktan uzak ve sadece kendi içlerinde bir sosyal yaşam kurmuş bir yapıdaydı askeriye. 

Son olarak, festival milli duyguların beslenmesi bakımından da fevakaladeydi. Askerlerimiz için çok sıradan da olsa oradaki birçok gösteri vatandaşlar için son derece gurur vericiydi. Eğer festival gelenekselleştirilecekse gelecek yıl nerede organize edileceğini merak ediyorum doğrusu. 

26 Mart 2018

Bosna Hersek

Her insanda bir seyahat hayali var mıdır bilmiyorum ama bende eskiden beri var olan ama sadece hayal olarak kaldığını düşündüğüm böyle bir arzu sürekli oldu.

Geçtiğimiz günlerde hızlı ama güzel bir Bosna Hersek gezisi gerçekleştirdik. Gezimizde ağırlıklı olarak iş adamları bulunmakla birlikte davetimiz üzerine eşlik eden 23. Dönem Hatay Milletvekili Abdulhadi Kahya ve yine aynı dönemden Mardin Milletvekili M. Halit Demir Beyler de bizimle birlikteydiler.

Elbette Bosna Hersek dediğimizde aklımıza ilk gelmesi gereken (benim lise-üniversite çağlarıma denk gelen) acımasız savaş ve savaşın etkileridir. Bosna Hersek’in referandum sonucunda bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, 6 Nisan 1992’de Sırp güçleri başkent Saraybosna’yı ablukaya almış ve saldırılara başlamıştı. 3 buçuk yıl süren ve yüz binlerce masum insanın hayatını kaybetmesine, milyonlarcasının evlerini terk etmesine yol açan bu savaşın tüm seyahatimiz esnasında aklımızdan çıkmadığını belirtmem gerek. Bu vesile ile o savaşta vatan ve dinleri uğruna savaşan şehitlerimizle birlikte tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.



Anlatıldığına göre savaşın şehirdeki izleri bundan 5-10 yıl öncesine göre oldukça azalmış. Ancak yukarıdaki fotoğrafta da görüleceği üzere bazı binaların dış cepheleri adeta savaşın tüm vahşetini hatırlatmak için hala duruyor.



Bosna Hersek dediğimizde savaş geliyor aklımıza ama elbette o savaşın bir de kahramanı vardı. Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç. Biz de Saraybosna'da ilk ziyaretimizi Bilge Kral'ın mezarına yaptık ve ruhuna fatihalar okuduk.



Daha sonraki ziyaret noktamız ise savaş esnasında yanıp kül olan ama daha sonra aslına uygun şekilde restore edilen Saraybosna Kütüphanesi oldu. Şehrin ortasından geçen Miljacka Nehri'nin hemen yanındaki bu kütüphane aynı zamanda belediye başkanlığına da ev sahipliği yapıyor. Bizi gezdiren mihmandar buradaki tarihi eserlerin savaşın ilk hedeflerinden biri olacağı tahmin edildiğinden saldırı öncesinde korumaya alındığını söyledi.



Kütüphanenin tavan süslemesi Kur'an-ı Kerimlerin kapak süslemeleri şeklinde yapılmış.



Belediye başkanı da kütüphanede çalıştığı için kütüphane içerisinde konuşmalar yapmak üzere kürsü ve sahne de vardı.Siyasetçiler mikrofonu görünce dayanamıyor. Bizimle birlikte olan iki siyasetçi de usulen de olsa kürsüye çıktılar.



Bir kısım arkadaşlarımız Kütüphane'de beklerken biz de hemen az ileride yer alan ve 1. Dünya Savaşının çıkmasına neden olan Avusturya Macaristan Prensinin suikasta uğradığı köprüyü görmeye gittik.


Ardından Başçarşı'ya gittik. Başçarşı'yı gezerken kendinizi Anadolu'daki herhangi bir şehirdeymiş gibi hissediyorsunuz. Saraybosna'ya ilk defa gidecekler için, Başçarşı umumiyetle Müslüman esnafın faaliyet gösterdiği, dolayısı ile yeme içme noktasında biraz daha rahat edilecek bir yer. Biz mihmandarlarımızın tavsiyesi ile akşam köfte yedik.


Akşam yemek sonrasında özgürlük ateşine gittik. Özgürlük ateşi Saraybosna'nın simgelerinden biri. Yugoslavya'nın bağımsızlığını kazanmasından sonra 1945 yılında yakılmış ve o günden bu yana sürekli yanıyormuş. Savaş sırasında düzenli yanmasa da o zamanlarda da yakmaya gayret göstermişler.



Başçarşı'ya yakın bir noktadaki otelimizde geceledikten sonra sabah erkenden dışarı çıkıp şehrin sükunetine şahit olmak istedik. Güneşin şehri aydınlatmaya başladığı saatlerde sokaklar bomboştu.



Saraybosna'da Konya Büyükşehir Belediyesi'nin hediye ettiği tramvaylar hizmet veriyor.



Saat kulesi 16. yüzyılda yapılmış. Gazi Hüsrev Bey Camii'nin hemen yanında yer alıyor.


Sabah kısa Saraybosna turu sonrasında Mostar'a doğru yola koyulduk. Saraybosna Mostar arası 130 km civarında. Yol üstünde Konjic adında bir şehir var. Ne derece doğru, isminden dolayı bir yakıştırma mı bilemiyorum ancak bu şehir Konyalıların kurduğu bir şehirmiş. Fotoğraftaki köprü ise 1682 yılında yapılmış ancak ikinci dünya savaşında Alman Nazilerinin döşemiş olduğu mayınlarla yıkılmış. Bu köprüyü TİKA 2009 yılında tadilatını tamamlayarak tekrar kültür mirasımız içine almış.


Konjic'te bu şirin marketten aldığım elma çok güzeldi.


Mostar'a ulaştık ama şehri önce teğet geçtik zira ilk hedefimiz Alperenler Tekkesi oldu. Yaklaşık 600 yıl önce Anadolu'dan giden dervişlerin Buna Nehri'nin kaynağına kurdukları bu tekke tam bir huzur yuvası. Fotoğrafta hemen tekkenin sağında görüne mağaradan çok müthiş bir su kaynıyor. Benzerini Van seyahatimde görmüştüm ama bu gerçekten çok daha büyük ve ibret vericiydi. İlahi kudreti derinden hissedeceğiniz bir yer Alperenler Tekkesi. Kısa süre önce ölüm yıl dönümünde rahmetle andığımız Muhsin Yazıcıoğlu da zaman zaman tekkeye gidip kalıyormuş.


Tekkeye doğru yürürken karşımızdaki bu muhteşem kayalıklardan oluşan dağ bizi karşılıyordu.



Yapı olarak belki de Bosna Hersek dendiğinde akıllara ilk gelen manzara bu olsa gerek. Mostar Köprüsü. Mostar şehrini tam ortadan ikiye ayıran Neretva Nehri'nin üzerinde yer alan Mostar Köprüsü 1566 yılında yapılmış. Savaş yıllarında yıkılan köprü UNESCO ve Dünya Bankası'nın desteği ile aslına uygun şekilde inşa edilerek 2004 yılında yeniden hizmete girmiş. Köprünün ilginç bir eğlencesinden de bahsetmek gerek, köprü üzerinde yer alan korkulukların dış tarafında akrobatik hareketler yapan biri vardı. Meğer bu kişi 50 Euro karşılığında nehre atlıyormuş. Fotoğrafı yaklaştırdığınızda bu kişi görünüyor.



Ve hemen köprü başında yer alan 1993'ün unutulmamasını söyleyen bir duvar yazısı.



Mostar'da nehrin hemen yanında köprü manzaralı bu restoranda balık yedik. Balığı lezzetliydi.



Dönüş yolunda akşam namazını eda etmek üzere Konjic'e tekrar uğradık. Ülkede yeni inşa edilmiş cami neredeyse yok denecek kadar az. Eski camiler ise bizim İstanbul'daki sur içi yoğunluğunu andıracak çoklukta. Maşallah ecdadımız, her yere nişanımızı dikmiş. Yeni inşa edilen camilerde ise çoğunlukla modern Arap mimarisi göze çarpıyor. Nitekim akşam namazını eda ettiğimiz bu camide de özellikle dış mimarisinde aynı durum söz konusu idi.



Şam-Beyrut mutfağının vazgeçilmez tatlarından falafele şimdi İstanbul'da ulaşmak Suriyeliler sayesinde kolaylaştı fakat açıkçası Saraybosna'da hem de Boşnaklarca işletilen ve yapılan bir falafelciye rastlamak hiç ummadığım bir şeydi. Mostar'da yediğimiz yemek doyurucuydu ama ne kadar da olsa yol yorgunluğuyla birlikte ufak bir atıştırma için falafelci çok iyi geldi.



Akşam Başçarşı'da yer alan Türk çaycıların sıcak çaylarından içip tekrar otelimize gittik. Otelimiz bu şirin sokaktaydı. Ben yeşil panjurlu odada kaldım.












Sabah ise köz ateşte pişen Boşnak Böreğini bekledik ve yedik. Yerel saat ile 8.00'da açılıyor. Başçarşı'da hemen ara bir sokakta yer alan bu börekçinin adını unutmamak için fotoğrafladım; Buregdzinica Sac...



Sabah namazına gitmeyi arzu ettiğim halde gidemeyince bari gidip ziyaret edeyim dediğim Haci Hüsrev Bey Camiini ise ne yazık ki camilerin namaz vakti haricinde kapalı olması nedeni ile sadece dışından görebildim.



Pazar sabahı havaalanına gitmeden önce son bir tur yapalım derken çan sesine doğru gidip Hristiyanların ayinlerine bakalım dedik ancak ayin henüz başlamadığı ve bizim de vaktimiz kısıtlı olduğu için döndük.



Artık Bosna'ya veda vakti gelmişti.



Bosna'dan geriye hatıra olarak savaşın unutulmaması adına yaptıklarını düşündüğüm boş mermi kovanlarından imal edilmiş bu maket savaş uçağı kaldı.