5 Nisan 2020

Haydi! Dünyevi ve uhrevi kemalat zamanı

Koronavirüs salgını tek gündem maddemiz olmayı sürdürüyor. Önceki iki yayınımda daha çok iç alemimize yönelik fikirlerimi kaleme almıştım. Oysa hemen herkesin aklında olan salgın sonrası dış aleme yönelik değişimlerin söz konusu olacağı düşünülüyor, konuşuluyor, yazılıyor.

Dar daireden geniş daireye doğru düşünmeye çalışıyorum. Yani önce kendimizde ne tür değişimler olacak? Olmalı? Sonra ailemizde, sonra etkileşim halinde olduğumuz insanlarla ve nihayetinde toplumlarda, devletler arası ilişkilerde ne gibi değişimler olabilir?

Bu soruların özellikle de kendimize ve ailelerimize bakan yönü herkes için farklılıklar gösterecektir elbette, ancak genel olarak hem bu zorunlu tatil döneminin nasıl değerlendirilmesi gerektiği hem de salgın sonrasına dair bir kaç genel kelam edilebilir.

Ben kendi namıma şunu söyleyebilirim, 1 aylık emeklilik dönemi yaşıyor gibiyim. Zira 20 yıllık meslek hayatımda adli tatiller de dahil, iş yoğunluğunun bu kadar azaldığı bir başka zaman olmadı ve inşallah böyle bir sebebe bağlı olarak bir daha olmaz da. Bu nedenle beynimin bu yönü ile tatillerde dahi olmadığı kadar dinlendiğini hissediyorum.

İşte tam da ertelenen hayallerin, fikirlerin en azından bir kısmını gerçekleştirmek için güzel bir fırsat sunuyor bu dönem. Elbette dünya turu hayalinizi şu ortamda gerçekleştirebilmek mümkün değil ama en kolaylarından başlayacak olursak, aile fertleri ile iş, telefon, e-posta ve benzeri baskılar olmadan birebir diyalog halinde olmak... vakit olsa da biraz yabancı dilimi geliştirsem diyenler için yine güzel bir fırsat sunuyor bu dönem. Yine mesela onlarca mesleki eğitim videolarını sıra gelip de izleyemediyseniz bu dönemde onların hepsini tek tek eritebilir ve mesleğinizi geliştirmek için bu dönemi fırsata çevirebilirsiniz. Online iş, kültür, sanat platformlarından faydalanabilirsiniz. (Örneğin Çarşamba günü KOBİ'ler için online pazarlama süreçlerininin konuşulacağı bir toplantıyı şimdiden not edebilirsiniz.)

Üst paragrafta yazdıklarım biraz dünyaya bakan etkinliklerdi. Oysa “hiç ölmeyeceğini zanneden biri gibi çalış, yarın ölecek biri gibi de tedbirli ol” hadis-i şerifine uygun olarak ahiretimiz için de çalışmalıyız. Hep iş-güç bahanesi ile öteleyip terk ettiğimiz namaz tesbihatlarımızı daha bir huşu içinde yapmak ve bunu adet haline getirmek ne kadar güzel olur? Hadis-i şeriflerle belirli vakitlerde okunması tavsiye edilen surelerin okunması, bizi Yaradanımıza yaklaştıracak bilumum ibadet ve kulluk vazifelerimizi herhangi bir dünyevi baskının altında olmaksızın yerine getirmek ne kadar doğru bir davranış olur? İmanımızı ziyadeleştirecek eserleri, günde 2-3 tane de olsa hadis-i şeriflerden okumak da eklenebilir. Bu faaliyetlerin aile fertleri ile birlikte yapılması, hem onların da alışkanlık kazanmasına hem de bir ev içi etkinlik olarak onlarla vakit geçirmeye güzel bir vesile olacaktır.

Bunlara göre herkes kıyasen farklı faaliyetleri gerçekleştirip bu faaliyetlerini salgın sonrası günlerde de sürdürmeye çalışabilir.

Önümüzdeki yazılarda daha çok dış aleme bakan konulara dair de yazmayı umuyorum. Ya nasib...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder