Ramazan ayının ilk gününü Bursa'da geçirmek üzere Cumartesi akşamı yola çıktım. İDO'nun hızlı feribotları ile 1 saatte Yalova ve Yalova'dan da 1 saatte Bursa'ya ulaşmak Bursa'yı sanki İstanbul'un bir parçası yapmış.
Yenikapı iskelesine yanaşmış bir feribot.Bursa denilince akla ilk Ulu Camii geliyor. Bursa Ulu Camii denilince de cami içindeki bu havuz geliyor akla.
Bursa Ulu Camii'nin bir başka özelliği de adeta bir hat müzesi oluşudur. Çok sayıda hat sanatını bir arada görmek mümkün bu camide.
Ramazan'ın ilk günü... Ulu camii'ni öğle namazında dolduran cemaat namazdan sonra Kur'an ayına yakışır bir şekilde tilavete başlıyor.
Koza Han. İpekçilerin çarşısı. Pazar olması münasebeti ile kapalı idi. Hemen camiye yakın bir yerde. Az ötesinde de Orhan Gazi Camii var.
Ve teravih...
Çınar ağacı Osmanlı'nın sembollerinden... Minare de İslam'ın sembollerinden... Ve Bursa adeta çınar ağaçlarının merkezi.
Ulu Cami'yi uzaktan çekebilmek pek mümkün değil. Etrafında geniş bir avlusu yok. Her tarafta yapılar var. Dolayısı ile uzaktan izleyebilmek ancak binaların üst katlarına çıkabilmekle mümkün oluyor. Bu da benim için pek mümkün olmadığından ancak bu kadarlık bir poz yakalayabildim.
hepside çok güzel kareler..Bursa'da ramazan havası almakta başka bir güzel olmalı.selamlar.
YanıtlaSilÇok güzel bir başlangıç olmuş,bizede nasip olur inşAllah;
YanıtlaSilUlu Camiye hayran olmamak elde değil,
Bursayı özlemek de güzel :)
ne kadar çok gezerdik oralarda, her karesi aklımda.
YanıtlaSilnasıl gözüm kaldı şimdi.
güzel bir Bursa yolculuğu geçirirsiniz inş.
zaten pek bi güzel duruyor karelerde.
Güzel bir gezi olmuş anlaşılan:)Ulu camide hepsinden güzel görünüyor.Huzur veriyor insana.
YanıtlaSilAyni günde mi gidip geldiniz? Resimler çok güzel.. yalnız siz teravihi kılmadınız mı? nasıl çektiniz alttan üçüncü resmi? merak ettim doğrusu..
YanıtlaSilramazana bursa da başlamak gerçekten de güzel ve farklı oldu.
YanıtlaSilbursa özlenilecek bir yer, istanbul olmasa bursa alternatif olurdu belki.
brsa yolculuğum postu yayınladığımda bitmişti zaten. güzle geçti çok şükür.
ulu caminin huzuru diğer camilerden çok daha fazla geldi bana. bursadaki diğer camiler de öyle ama.
aynı günde gidip gelmedim. orda kaldım. bahsettiğiniz fotoğrafı vitir namazı kılınırken çektim.
ulu caminin icerisinde bulunan havuzun tarihini aciklar misiniz lutfen. Benim duydugum hikaye ile ayni mi acaba merak ediyorum.
YanıtlaSilmuhterem incir efendi (bey ya da hanım olduğunuzu bilemiyorum, efendi en uygunu galiba); soru sadece bana yöneltilmemiştir diye düşünüyorum. ancak cevabı bilmemkle beraber tahminimi yazacak olursam muhtemelen havuzun olduğu yer bir ecnebiye aittir, filan...
YanıtlaSilbiz en iyisi bu sorunun cevabını ay ve suveyda hanımlardan alalım. onların bursa ve ulu cami ile yakından alakaları var sanırım.
Ulu camiyi ziyaretim esnasinda havuzu cok merak etmis ogrenmistim ancak farkli yorumlarda duydum. Arastirmam sonunda dogru oldugunu ogrendim. Osmanli ve adalet Sizlerde arastirin bakalim, neler cikacak ortaya.
YanıtlaSilseneler evvel dolaştığım bursa'yı hatırlatan fotoğraflarınız cok hoş ali abi. selametle... BAHRİYELİ
YanıtlaSilşöyle bir hikayesi varmış,
YanıtlaSilYıldırım Bayezid Niğbolu zaferinde kazanılan ganimetlerle muhteşem bir mescid yaptırmak ister. Mimarlar bugün Ulucami'nin bulunduğu mevkide karar kılarlar. Söz konusu arsa üzerinde evi, bahçesi olanlara başka yerden muadil yer verilir. Hatta ceplerine birkaç kese altın sıkıştırılır gönülleri hoş edilir. Ancak yaşlı bir kadıncağız bir "Evim de evim" feryadı tutturur ki sormayın. Değerinin fevkinde ücretlere omuz silker, bütün tekliflere "olmaz" der. Önce vezirler, sonra bizzat Sultan, kadının ayağına gider, iknaya çalışırlar. Ama o direnir.
Sultan Bayezid caminin yerini sevmiştir. Hiç hesapta olmayan pürüz canını sıkar. Hatta divanı toplar, çözüm yolu arar. Kadılar "mal onun değil mi" derler, "satarsa satar, satmazsa satmaz!" Meclis çaresizlik içinde dağılırken Bayezid'in aklına damadı gelir. Emir Sultan'ı bulur meseleyi anlatır. Mübarek sadece tebessüm eder. "Acele etme!" der, "Bir gecede neler değişmez?"
İhtiyar kadın o gece rüyasında mahşer meydanını görür. Annenin çocuğundan kaçtığı bir dehşet anıdır. Kalabalıkta korkunç bir azab endişesi vardır. O arada bir dalgalanma olur. İnsanlar âlemlere rahmet olarak yaratılan Efendimiz'in yanına koşarlar. Şefaate kavuşan kavuşana. Kadıncağız da niyetlenir, ama bırakın yürümeye, kıpırdamaya mecâli yoktur. Ayakları vücudunu taşıyamaz, ıstırapla yerleri tırmalar. Elinden kaçan büyük fırsat ciğerini dağlar. Feryad figan ağlamaya başlar. İşte tam o sırada Emir Sultan'ı görür, "Herkes cennete gitti" der, "Ben bir başıma kaldım burada!" Mübarek o gönül ferahlatan tatlı sesiyle sorar, "Kurtulmak istiyor musun?" Kadın nefes nefese cevap verir:
-Hiç istemez miyim?
-Öyleyse Sultanımızı üzme!
Ertesi gün kadın ayağı ile gelir, evini verir. Üstelik önüne konulan ücreti bağışlar camiye.
ancak orası namaz kılmak için tahsis edilmez havuz yapılır.Bütün cemaat o havuzdan abdest tazeleyip ibadet eder. Şadırvandan akan suyun çıkardığı o güzel ses, gündelik hayatın koşuşturmasından bunalmış insanları
dinlendirir.
cami o kadar ihtişamlı ve güzel yapılmıştırki.evliya çelebi şöyle der: "Çiçek resimleriyle yazılarını cihan ressamları toplansalar yapamazlar."
incir reçeli, araştırmaya gerek kalmadan sağolsun suveyda hanım anlatmış kıssayı.
YanıtlaSilbahriyeli, teşekkürler. nerelerdesin? ankara mı?
suveyda hanım size de çok teşekkür ederim. incire de tabii, o vesile oldu, siz de anlattınız.
tesekkur ederim suveyda.
YanıtlaSilbakalım bu incir ne zaman ağaç olacak?
YanıtlaSil