13 Nisan 2006

Bir Avukatın Duruşma Serüveni

Fondaki klasik müziğin ruhuna verdiği rehavetle geniş ve rahat koltuğun bedenine verdiği rehavete, bir de yıllarıın getirdiği yorgunluk eklenince yaşlı avukatın gözleri kaymaya başlamıştı. Kalan saçları ağarmış, bıyıklarında ise tek tük siyahlıklar kalmıştı. Adliye binasının cephesini boğazın doyumsuz seyrine açan 15. katındaki avukatlar odasında saat 09:53:30’daki duruşmasını bekliyordu. Tele ekrandan sırasını rahatlıkla izleyebiliyordu. Yan masada oturan genç avukatlar mesai saati bitiminde adliye binasındaki konser salonunda sanat dünyasının duayenlerinden 2000’lerin unutulmaz parçalarını dinleyeceklerini konuşuyorlardı. Birden o yıllara gitti yaşlı avukat. Gençliğinin unutulmaz musikilerini mırıldanmaya başladı. Mırıldanmalarla uykusunun da biraz açıldığını hissetti.

Yavaşça yerinden doğruldu, tele ekranın altındaki küçük ekranlardan birine yaklaştı ve ekrana doğru bir gazete ismini fısıldar gibi seslendi. Bu arada baş parmağı ile dokunduğu düğme ile de altına bir oturak gelivermişti. Gözlüklerini hatırladı, yıllar önce gözlüklerinden kurtulmuştu, artık göz rahatsızlıkları çok kolay gideriliyordu. İnsanın gen haritasının ortaya çıkartılması neticesinde en önce göz ile ilgili rahatsızlıklar tedavi edilebilir olmuştu. Fakat yaşlı avukat yıllarca kullandığı gözlüklerinden kurtulmuş olsa da bir şey okuyacağı zaman farkında olmadan gözlük telaşına düşüyordu. Bir anlık bu telaşı da gidince rahat oturağında gazetesini okumaya başladı.

Göz ucu ile baktığı tele ekranda duruşmasına 5 dakikadan daha az kaldığını görünce hemen kalktı ve asansöre ilerledi. 23. kata çıktığında asansörden inerken okul arkadaşının bastonla duruşmadan çıktığını fark etti birden. Duruşma dakikasına kadar koridordaki rahat koltuklarda oturup 2 dakikalık bir hal hatır faslı geçirdiler eski dostlar.

Tam bu sırada yaşlı avukat mübaşirin Avukaaat Aliiii Kahyaa diye seslendiğini duydu ve birden irkilerek saatine baktı. Evet, 9:30’daki duruşmasına 11:20’de sıra gelmişti. Oturduğu bankın her tarafında dosyalar yığılmış, ancak bir kişilik oturacak yer bulmuştu sırasını beklerken, orada da uyuklamıştı. Koridordaki tozdan insanları seçebilmek bile zordu, etrafında kavga eden bir grup vardı, “yok sen alacaklıydın, hayır ben alacaklıydım” diye neredeyse yumruklaşacak insanların arasından 15 metrekarelik duruşma salonuna zar-zor geçebilmişti.

Keşke uyukladığında gördüğü rüya gerçek olsaydı…

Not: Fotoğraf, İstanbul'da son günlerde asılan bir reklam afişinden alınmıştır.

10 yorum:

  1. bakırköy hukuk adliyesini bilenler bilir, oranın hali gerçekten de son parağrafta ifade ettiğim kadar var. ve benim bu yazıyı yazmaya karar verdiğim gün orada duruşmam vardı. tamamen hayali bir yazı oldu. ne uyukladım, ne rüya gördüm ama hayal ettim. aslında hayalimin kaynakları da vardı. yıllar önce okuduğum bir meslektaşımın yazdığı kitapta buna benzer bir hayal kurulmuştu, bir de son zamanlarada okuduğum george orwellin 1984 adlı romanı da hayalime destek oldu.

    YanıtlaSil
  2. Adliyeleri bilmez miyim:) Gerci Bakirkoy adliyesine hic gitmek nasip olmadi ama anlattiginizdan fazlasi var eksigi yoktur eminim:)

    Guzel bir hikaye:) Bu tarz hikayeler icin beslenme kaynagi ariyorsaniz Cloud Atlas'i mutlaka okumalisiniz. Ben de amma reklamini yaptim su kitabin:) Begenmedigim yonleri de var elbette. Onlari da kendi blogumda yazarim artik deyip isgal ettigim alaninizdan cekiliyorum:))

    YanıtlaSil
  3. Keske her guzel gordgumuz ruya ve her hayalimiz gercek olsaydi..ama olmuyor iste, olmuyor, olmuyor..

    YanıtlaSil
  4. Ali Bey, hayalinizde bile keyfinizin kahyası olduğunuzu isbat etmişsiniz ;-)

    YanıtlaSil
  5. ee bizden gelmeyince hikaye yazmak da sie kaldı ali abi.ama hoş bi hikayecik olmuş...

    YanıtlaSil
  6. Hayalinizi,güzel tasvir etmişsiniz.Bir solukta okudum bu yaşlı avukat amcamız da kimmiş diye?
    Ayrıca anoniminde(herkimse)yorumuna katılıyorum;-)

    YanıtlaSil
  7. ALİ HOCAM MAHKEME SALONU GİRİŞİNDE KARŞILAŞTIĞIN BASTONLU YAŞLI DA BEN MİYİM ACABA?

    YanıtlaSil
  8. sayın tahin, kitabı bulabilirsem okurum inşallah. ayrıca alanımı işgal etmiş olmuyorsunuz. google sağolsun, bol bol yer tahsis etmiş bize :)

    her hayalimizin gerçek olması da belki doğru olmazdı sayın ladybird. dünyanın dengesi bozulurdu o zaman :)

    evet anonim arkadaş, keyfimin kahyasıymışım, ben de geçenlerde öğrendim :)

    fatih, sizin hepinizi yakında yazarlıktan azledeceğim zaten bu gidişle. hiç biriniz sözünüzde durmuyorsunuz yahu :) sırada kaç kişi var benim blogda yazmak isteyen, bir bilseniz ;)

    emir can hocam teşekkürler. anonim arkadaşa da iştirak etmişsiniz ama şunu ifade edeyim, gerçi siz de sadece takılıyorsunuzdur fakat ben yine de belirteyim. bu yazıdaki asıl amacım mevcut adliye binalarının halini ortaya dökmekti. bu da tersini de biraz abartarak mümkün olur diye o hayali kurdum ben.

    can hocam, işin açıkçası adnanı hayal etmiştim ben ya :) ama hayal değil mi sonuçta, dğeiştirdim hayalimi şimdi, seni koydum adnanın yerine...

    YanıtlaSil
  9. Olan Adnan'a olmuş.
    :-)
    Can daha yakışır oraya.Ama bastonun yerine de bir şey koysan daha iyi olurdu bence.Maksat hayal değil mi?

    YanıtlaSil
  10. yeni tefrika hikayemle inşallah kusurumu telafi edeceğim ali abi.

    YanıtlaSil