6 Mart 2018

28 Şubat

28 Şubat 1997'de 3. sınıf hukuk öğrencisiydim. Öğrencilik yıllarımda Taha Kıvanç (Fehmi Koru) hayranı olarak zaman zaman Zaman Gazetesini okurdum. Ancak ne olduysa Zaman Fehmi Koru ile yollarını ayırdı. O dönem bir çok konuda taviz veren FETÖ'nün Fehmi Koru ile yolunu ayırması benim gazeteyle bağımı kesmişti.

FETÖ'nün o dönem her türlü tavizine karşı vasat dindar kesimin bir hüsn-ü zan ile yaklaşımı söz konusuydu. Bahaneler üretiliyordu. Ancak Siyasal İslamcılar olarak adlandırılan kesim ile nur cemaatinin önemli bir kısmı FETÖ'nün verdiği tavizlere asla bahane üretmiyordu fakat Siyasal İslamcılar FETÖ'yü hain olarak dillendirirken nur cemaati genel üslubu gereği kendi içlerinde konuşsalar da dışarıya karşı herhangi bir beyanda bulunmuyorlardı.

Yıl dönümünde bulunduğumuz 28 Şubatı iliklerine kadar hissetmiş biriyim. Ama aynı zamanda 28 Şubatı tam manasıyla 15 Temmuzda anlamış biriyim. Zira o dönemde verdikleri tavizlerin amacı nihayet 15 Temmuzda anlaşılmıştı. 2003'e kadar ağır bir atmosferde ilerleyen 28 Şubat sürecinde başörtüsü tavizi başta olmak üzere İslami değerlere ilişkin her türlü taviz verildi. 28 Şubat'ın devrede olduğu, Adalet Bakanlığı'nın sol partilerin ve hatta mezhepçi bir bakanın elinde olduğu bu dönemde bu tavizlerinin karşılığı olsa gerek birlikte okuyup mezun olduğumuz,  İHL mezunu olan FETÖ'cüler tek tek hakim, savcı oldular. Oysa FETÖ'cü olmayan bir İHL'linin bu sınavlar neticesinde hakim, savcı olabildiğini sanmıyorum. Biz "nasıl olsa alınmayacağız" diyerek sınavına dahi girmiyorduk.

Şimdi geriye doğru dönüp baktığımda özellikle o dönemde başlatılan tavizlerin insanların dini yaşamından sosyal yaşantısına kadar her noktada büyük tahripler oluşturduğunu ve esasen zannedildiği gibi 28 Şubatın Ak Parti iktidarı ile zayıflayıp bitmediğini, tam aksine sinsi bir plan çerçevesinde devam ettirildiğini ve en nihayetinde 15 Temmuzda 28 Şubatın post modern darbesinin bildiğimiz klasik anlamdaki darbeye evrildiğini düşünmekteyim.

15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesi 28 Şubatı da bitirdi mi derseniz bence güçleri zayıfladıysa da henüz bitmedi. 28 Şubatta Ulusalcı Kemalistlerin ön planda olduğu bir süreç nasıl FETÖ eliyle tamamlanmak istendiyse bundan sonra da bir başka yapılanma eliyle iktidar heveslerini sürdüreceklerdir. Uyanık olmak şart.

Bu vesile ile 28 Şubatın mağduru ve büyük dava adamı Necmettin Erbakan'ı da vefatının sene-i devriyesinde rahmet ve minnetle anıyorum.

19 Ağustos 2017

Haklı çıkmak

Şu sıralar adli tatil olması iş yoğunluğumuzu haliyle azalttı. Ben de fırsat buldukça blogumdaki eski yazılarıma bakıyorum. Dile kolay, tam 12 yıldır blog yazıyorum. Evet, çok ara verdiğim zamanlar olduysa da 524 adet yayın bile önemli bir sayı... 

Elbette eski yazdıklarımı okuyunca kendime dönüp güldüğüm de oluyor, hüzünlendiğim de... ama okuduğumda en çok mutlu olduklarım ise zamanın yazdıklarımı haklı çıkarması oluyor. 

Nitekim bir yazımda 29 Ekim 2015'te Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde verilen bir resepsiyona katılan yurdumuzun insanlarını örnekleyerek "Bu insanların ferasetinden korkun. Bu insanlar Twitter, Facebook ve hatta internet bile kullanmıyorlar. Evet, bunların ekserisi yaşlı ve ömürlerini tamamlamak üzereler ancak bu insanların çocuklarını Twitter ve Facebook bozamayacaktır" hüküm cümlesini kurmuşum. Tabi ki bu cümlemi okuyunca 15 Temmuz kalkışması geldi aklıma. İşte 2015'in Cumhuriyet Bayramı'nda Külliye'ye giden teyzelerin, amcaların kendileri ve çocuklarıydı 15 Temmuz darbe girişimini engelleyenler. Ve Allah'a şükürler olsun ki benim düşüncelerim haklı çıktı.

Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin.

13 Ağustos 2017

Çok çocuk tavsiyesi

3 çocuk babası olduğumda da dile getiriliyordu fakat sayı 4 olunca artış oldu. Dile getirlen şu; "maşallah, Reis'in tavsiyesine uyuyorsunuz." Malum, Cumhurbaşkanımız özellikle nikah şahitliği yaptığı törenlerde bazen 3 bazen 4 ve hatta son zamanlarda 5 çocuk tavsiye ediyor. Bu tavsiyenin doğruluğunda bence de şüphe yok. 

Ancak etrafımdaki insanların, özellikle de Peygamber Efebdimizin ""Evleniniz, çoğalınız, çünkü ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim." (Beyhaki, VII/81) şeklindeki hadisini benden daha iyi bilebilecek durumda olanların ısrarla çok çocuk sahip olunmasına Cumhurbaşkanını referans göstermeleri hoşuma gitmiyor.

Bazılarına itiraz ediyor ve yukarıda alıntıladığım hadisi hatırlatıyorum, ama bazılarına sesimi çıkarmıyorum. Zira hadisi hatırlatarak itiraz ettiğimde bazıları bozuluyor, bazıları Cumhurbaşkanına muhalif olduğumu düşünüyor. Ben de ne yapacağımı şaşırıyorum doğrusu... 

Allah evlatlarımızı Allah’ı ve Rasulü’nü hoşnut edecek bir nesil olacak şekilde yetiştirebilmeyi nasip etsin ki hadisin manasına masadak olabilelim.

7 Ağustos 2017

Hafız İsmail Biçer


İnsanoğlu genelde geçmişi ile ilgili pişmanlıklarını hatırlar ve bunları anlatır eşine dostuna ki, başkaları da aynı pişmanlıkları yaşamasın... Oysa bir çok insanın geçmişinde yaşamış olduğu ve o anı ya da anları veya anıları yaşadığı için mutlu olduğu, şanslı olduğunu hissettiği o kadar çok hatırası vardır ki...

İşte bana kendimi şanslı hissettiren güzel hatıralarımdan biri de rahmetli İsmail Biçer Hocanın tilavetini çok defa dinleme hazzına nail olmamdır. Kampüsün kapısından çıkar çıkmaz tüm ihtişamıyla karşıma çıkan Beyazıt Camii'nde eda ettiğim öğle namazlarından sonra biraz da derse geç kalmayı göze alarak rahmetli hocamızın tilavetini dinlerdim.

Son sınıfa geldiğimde ne yazık ki elim bir trafik kazası neticesinde vefat etiğini öğrenmiştim.

Şimdi sosyal paylaşım sitelerinde onun adına açılmış hesaplardan eski günlerimi yad ediyor, kulaklarımın pasını temizliyorum. İlgisi olanlar için; https://www.facebook.com/muhibbi.bicer ve https://www.facebook.com/hafizismailbicer adreslerini tavsiye ederim. Bu gönderide yer alan videosunda ise ne yazık ki benim hiç canlı olarak dinleme şansı elde edemediğim mevlid-i şerif kaydı var. Uzunca gibi ama dinlemeye değer.

Merhuma Allah'tan rahmet diliyorum bir kez daha.

6 Ocak 2017

Ümitvar olunuz

Türkiye farkında olmadan farklı bir noktaya doğru adeta sürükleniyor. Sürüklenmek olumsuz bir mana çağrıştırsa da her sürüklenme her zaman kötü değildir. Bazen sahile doğru sürüklenir ya, başıboş kalmış bir deniz aracı, işte o misal... Ben böyle görüyorum. 

İnsanoğlu geçmişi çabuk unutuyor. Hatırlar mısınız, 2000'li yılların ortalarında Türkiye sabah akşam laikliği tartışırdı. Hatta ben o dönem laikliğin yılmaz savunucusu Deniz Baykal'a hayret ederdim. Çünkü siyaseten yanlış bir yol tutmuştu. Ne bileyim, insan değer verdiği bir eşyayı rakibiyle kavga ederken saklar değil mi? Onu kendisine silah yapıp onunla karşındakine saldırmak değer verdiğin eşyanın zarar görmesine neden olur. Bilmiyorum, belki elinde başka saldıracağı silahı kalmamıştı, belki bu yüzden sürekli laiklikle saldırıyordu iktidara. En sonunda ne oldu? Laiklik konuşuluyor mu şimdi?

Yılbaşı gecesi gece kulübünde meydana gelen terör eyleminin bundan 10-15 yıl önce gerçekleştirildiğini düşünün bakalım. Şimdi bile çok etkili olmasa da "hayat tarzı" başlıklı ufak çaplı bir tartışma başlatıldı. Aslında Türkiye bu tür tartışmalarla bölünsün ve enerjisini tüketsin diye düşünenler önceden de yapıyorlardı buna benzer eylemleri. Tek fark 39 kişi yerine laikliğin savunucusu olarak kabul edilen ya da etnik kökeni farklı bir gazeteciyi, akademisyeni vs. öldürüyorlardı. Gözleri döndüğü, gerçekleri örtbas etmeleri zorlaştığı, üstelik DEAŞ gibi kullanışlı bir argümana sahip oldukları için artık tek kişiyle yetinmiyorlar. Tek bir eylemle 1 yılı kapatmaya da niyetleri yok.

Ülkemiz muhtemelen tarihinin en büyük terör saldırısıyla karşı karşıya. Hatta terör örgütleri adeta koalisyon kurmuş durumdalar. Ama şükürler olsun ki geçmişte yaşanan örneklerden sağlam ders almışız. Milletimiz bu saldırıları kimin yaptırdığını artık çok iyi biliyor ve oyuna gelmiyor.

Ben ümitvarım. Allah devletimizi, milletimizi muhafaza etsin.