18 Nisan 2010

Anayasa değişikliği

Yaklaşık 2 yıl önce kaleme aldığım bir yazıda Anayasa Mahkemesinin artık tartışılması gerektiğini belirtmişim. HSYK'nın güz kararnamesini çıkaramadığı geçtiğimiz güz aylarından bu yana da HSYK'nın tartışılıyor olmasını memnuniyetle karşıladım. Son iki aydır HSYK başkan vekilinin mesai saatlerini bile artık neredeyse biliyoruz. Adam işe sabah 10'dan önce gitmiyor. Çünkü metruk ve harabe binalarına her gün gazetecileri selamlayarak girmeye başladı. Yaptıkları yanlışlıklar tartışılmalarına sebep oldu. Oysa düne kadar toplumun çok büyük bir kesimi HSYK'nın ne olduğunu ve başkan vekilinin kim olduğunu dahi bilmiyordu.

Kanaatimce iktidar partisi düzenlemeler için gecikti bile. Kamuoyundaki gücünün çok daha fazla olduğu 2007 seçimlerinden hemen sonra veya kapatma davasının akabindeki dönem şimdikinden daha iyi bir sonuç elde edilmesini sağlayabilirdi diye düşünüyorum.

Dün görüştüğüm iktidar partisi mensubu bir milletvekili "biz millet iradesini kullanıyoruz, ortaya bu iradeyi koyduk ve neticesini Allah'a havale ettik, değişiklik kabul edilir ancak edilmezse de biz üzerimize düşeni yapmış oluruz" diyordu. İnşallah millet için hayırlı olur temennisinde bulundum ben de.

Son zamanlarda dikkatimi çeken bir söylem de ana muhalefet partisinin Anayasa Mahkemesi'ne müracaatı için 110 milletvekiline ihtiyacı olduğudur. Bu konuya da bir açıklık getirmek lazım. Anayasada yüksek mahkemeye müracaat edebilecekler açıkça belirtilmiştir, bunlardan biri ana muhalefet partisidir ki bunun milletvekili sayısına bakılmaz, tüzel kişilik olarak müracaat etme hakkı vardır. Bir diğeri de milletvekili sayısının beşte biri olan 110 milletvekilidir. Cumhurbaşkanının da müracaat hakkı vardır ama o konumuz dışıdır. 110 milletvekili şartı ana muhalefet partisi için geçerli değildir.

Asıl değinmek istediğim halkoyuna sunulmadan ya da sunulup onaylanmış anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi denetimine tabi tutulup tutulamayacağıdır ancak bu konu ayrı bir yazı konusu oluşturacağından daha sonra yazmayı düşünüyorum.

26 Mart 2010

Farid Farjad

Şu anda dünya üzerindeki en iyi keman virtüözlerinden biri olarak kabul edilen Farid Farjad’ın ülkemizde de ciddi bir seven grubu bulunuyor. Bu nedenle bana gelen bilgiyi ziyaretçilerimle paylaşmakta fayda gördüm. 31 Mart akşamı başka bir programı olmayan İstanbullu Farjad sevenlerin Türker İnanoğlu Maslak Show Center'da yerlerini ayırmaları gerekiyor.

Detaylı bilgi için lütfen tıklayın.

24 Mart 2010

Hukuçular(!)

Bir defa daha sessizliğimi bozdurdular bana. Bir önceki yazıma yapılan yorumlardan anlaşıldığı kadarıyla zaten sessiz kalmama ziyaretçiler de razı değillermiş.

Bunlar nasıl hukukçu, anlamıyorum. Hukukçu dediğime bakmayın, yüksek yargının çeşitli kademelerine gelmiş olmak hukukçu olduklarına delalet etmez. Hatta Anayasa Mahkemesi üyelerinin bir kısmı Hukuk Fakültesi mezunu dahi değillerdir. Olanları da hukuktan nasiplerini alamamışlar.

Efendim hazırlanan anayasa değişiklik taslağı anayasaya aykırıymış. Bunların adaletsizlik, hukuksuzluk, kanunsuzluk genlerine işlemiş. Anayasa değiştiriyorsunuz, elbette mevcut anayasaya aykırı olacak taslak. Anayasa Mahkemesi üye sayısı mevcut anayasada 11 iken bunu tutup 21 yaparsanız bu elbette mevcut anayasaya aykırıdır.

Herkesin kendine göre bir hukuk anlayışının olduğu bir memlekette yaşıyoruz. Normal karşılayacağız.

19 Şubat 2010

Protesto

Son "siyasi" gelişmelerin karşısında ne yapılmalı, edilmeli diye düşünülüyor ya;

Benim kanaatim şu; Erzurum'a özel yetkili savcı sıfatı ile atanan savcıların "HSYK cenderesi altında görev yapmamız mümkün değil, bu görevi kabul etmiyoruz" diyerek adam gibi savcı olduklarını göstermeleri...

Hatta daha ötesi, yargıda toplu istifalar... Neden olmasın?

17 Şubat 2010

Hukukçular devleti

Zamanında yazmıştım, Türkiye bırakın hukuk devleti olabilmeyi, kanun devleti bile olmayı becerememiştir. HSYK'nın bugün almış olduğu karar bu iddiamın en büyük delilidir. Kanunda bile yer almayan bir işlemi hukukla bağdaştırmak mümkün değildir.

En son okuduğum bir haber Erzincan Cumhuriyet Başsavcısının tutukluluk haline itirazın mahkemece oy birliği ile reddedildiğini yazıyordu. Şu halde HSYK bir adım daha atmalı ve yarın ilk iş acilen toplanıp söz konusu mahkemenin üyelerinin yetkilerini elinden almalı ve kendi istedikleri kişileri o mahkemeye atamalıdır.

Türkiye sivil vesayet altına giriyor filan diyenler bakalım bu son gelişmeye ne diyecekler?