31 Temmuz 2008

Yeni bir konu istiyoruz

30 Temmuz akşamından itibaren Türkiye'nin ilgileneceği bir konu kalmadığından bu rahatlık bize batar. Hele bir de Kıbrıs meselesi de çözülüyormuş galiba, aman Ya Rabbi, ne yapacağız biz? En kısa zamanda yeni bir konu bulunmalı. Buradan tüm yetkililere çağrıda bulunuyorum. Türkiye bu rahatlığı kaldıramaz.


Düşünsenize, canlı yayın araçları Ankara ve İstanbul'da iş olmadığından mesela Erciyes dağına tırmanan 3 profosyonel dağcıdan haber alınamamasından dolayı Kayseri'ye konuşlandıklarını ya da yeşil/çevreci örgütlerin Antalya'da yaptıkları orman yangınlarına yönelik toplantılarını izlemek amacı ile Antalya'ya konuşlandıklarını veya Güneydoğu'daki susuzluktan dolayı tarım alanlarındaki verimsizliği yerinde gözlemleyip kamu oyuna duyurmak için Diyarbakır'a gidildiğini...

Düşünmesi bile hafakanlar bastırıyor insana. Böyle bir Türkiye'yi düşünemiyorum bile. İnsanda tansiyon mansiyon kalmaz yahu. Biz yüksek tansiyona alıştık, bundan vazgeçemeyiz. Bu kadar sığ, basit, gerilimsiz haberler bozar bizi. Acilen yeni bir konu... Lütfen!

26 Temmuz 2008

Öcalan da mı masumdu?

Abdullah Öcalan da mı terörist değildi acaba? Ortaya çıkarılan nur topu gibi terör örgütünün yeterli mühimmatı bulunamadığından terör örgütü olarak nitelendirilemeyeceğini söyleyen bir takım terör örgütü "avukatları" acaba Abdullah Öcalan'ın da terörist olmayabileceğini savunurlar mı dersiniz? Neticede o da yakalandığında üzerinde herhangi bir silah yoktu. Yeterli mühimmatı olmayan biri nasıl olur da terörist diye yaftalanabilir sevgili "avukatlar"?

Yeni örgütün lider kadrosundan olduğu iddia edilen İlhan Selçuk'un evinde sadece ruhsatsız bir av tüfeği bulunmuş da, tartışmanın asıl kaynağı bu...

20 Temmuz 2008

Cami



Çinisiz de güzel olabiliyormuş camiler.
Camilerle ilgili düşüncelerim için lütfen tıklayın.

13 Temmuz 2008

Tatili satın almak

Yazıma öncelikle Jet Fadıl'a "helal olsun" diyerek başlamalıyım. Adam dindar kesimde var olan bir duyguyu müthiş şekilde yakalamış ve yatırımını yapmıştı bundan belki 10 sene önce.

İkinci olarak da kimseye neden tatil için bunca para harcıyorsun diye hesap sorma derdinde olmadığımı da belirteyim.

Neticeye gelelim; son yıllarda Türkiye'de insanlar günlük çalışmalarının belirli bir saatini yaz mevsiminde sahillerde tatil yapabilmek için ayırıyorlar. Asgari ücretin az yukarısında ücretle çalışan hemen herkes aynı dertte. Kredi kartın varsa, patrondan 2 hafta izin de koparabildiysen 12 takside maaşının iki katını verip tatil yaparsın. Bunun anlamı ne? Kış boyu çalışma saatlerinin bir kısmını bu tatil için çalıştın demektir.


Dindar kesim de kendisine sunulan "alternatif" tatil önerilerine bigane kalmadı, hatta Allah o işletmeleri nazardan korusun, diğer tatil merkezlerinden çok daha dolu geçiriyorlar sezonu. Esasında sosyolojik bir incelemeye tabi tutulması gereken bir konu bu, bir paragrafla geçiştirmek zor ancak şunu söyleyebilirim; biriken sermaye ve güç gösterme derdi var bu işin arka planında.

Eskiden tatil anne-babanın ocağına gitmek, büyükleri ziyaret etmek, birkaç gün de olsa köy havasını teneffüs etmekti belki bir çok insan için. Ancak artık devir değişti; anneler günüyle babalar gününde birer hediye sunup onların gönüllerini etmek yetiyor(!) geriye kalan halayı, teyzeyi, dayıyı, amcayı da zaten tanımıyoruz, suç bizim mi, iş-güç, para derdi, ne yapalım? Zaten onları ziyaret etmemek için bahane de çoktur, ne bileyim, mesela belki de bir miras sorunu olmuştur geçmişte... kim bilir? Bahane mi kalmadı?

Bu yazıyı yazdıktan sonra tatile gideceğimi, dükkanı kapatacağımı düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Buradayım.

7 Temmuz 2008

Ergenekon davası rövanştır

Geçtiğimiz hafta içinde birçok dosttan son gelişmeler hakkında neden yazmadığım sorusu geldi. Doğrusu yazacak çok şey vardı ancak dün geceye kadar neticenin bu şekilde sonuçlanacağından şüpheliydim. Savcı tutuklama isteyecek olsa da tutuklamayı yapacak olan neticede mahkemedir. Tutuklanma talebine rağmen mahkemenin bu yönde karar vereceğinden şüpheliydim. Özellikle 2 generalin serbest bırakılması soruşturmanın yarıda kalması anlamına gelecekti. Böyle bir durum soruşturmanın ciddiyetten uzaklaşmasını ve sulanmasını getirecekti. İşte bu neticeyi görmek istemiştim.

Öncelikle bu süreci rövanş olarak görenlerin aslında doğru bir tespitte bulunmakla beraber konuyu Ak Partinin kapatılma davası ile ilişkilendirmelerinde hata yaptıklarını belirtmeliyim. Evet, bu bir rövanştır ama Ak Parti davasının rövanşı değildir; ayrıca rövanş mücadelesini yapan da siyasi iktidar değil bizzat yargıdır. Bu, yıllardır Türkiye’nin kanını emen parazitlerden alınan bir rövanştır. Senelerce mahkemeye dahi çıkarılmadan tutukevlerinde çürümeye bırakılanların rövanşıdır. Ülkenin dört bir yanında uygulanmış yargısız infazların rövanşıdır.

Yazının devamını oku