14 Temmuz 2007

Kadük Tartışması

Son Anayasa değişiklik paketi ile ilgili yeni ortaya atılan kadük (değerini, önemini yitirmiş, geçerliliği kalmamış, eskimiş/TDK) tartışması siyasi arenadaki satranç oyuncularının son hamlesi oldu. Ancak satranç bir kurallar oyunudur. Siyasette ise ne yazık ki bazı durumlarda maçın ortasında kural değiştirilebilmektedir.

Öncelikle bilmemiz gereken Anayasamızın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına ilişkin 5678 sayılı kanun 16.06.2007 tarih ve 26554 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Cumhurbaşkanınca yapılan işlem onay işlemidir ancak onaylanan değişikliğin yürürlüğe girebilmesi halkoylamasından yarıdan fazla onay almasına bağlanmıştır.

Anayasamızın 175. maddesinde değişikliğin yürürlüğe girmesi için halkoylamasında oyların yarıdan fazlasının alınması şartı koşulmuşsa da bu, halkoylamasının bizatihi neticesi ve tabii bir sonucudur. Halkoylaması işlemini bir yasama faaliyeti olarak algılamak yanlıştır. Halkoylaması sadece yasanın yürürlüğü için ön şarttır. Yasa Resmi Gazetede yayınlanmıştır ve hal-i hazırda böyle bir yasa mevcuttur.

Ana muhalefet partisinin yeni “kadük” tartışmasını gündeme getirmesindeki tek hesap kanaatimce Anaysa Mahkemesinin vermiş olduğu hukuku zorlayan bazı kararlarının mevcudiyetinden istifade etmek ve “367 tuttu, acaba bunu da tutturabilir miyiz” düşüncesidir. Fakat ne yazık ki biz de bir hukukçu olarak 367 kararı gibi bir kararın alındığı hukuk sistemimizde bu kadük tartışması yersizdir desek de ortaya nasıl bir karar çıkacağını da kestirememekteyiz. Bu durum biz hukukçuların ayıbıdır, siyasilerin değil.

CHP’nin arkasına aldığı Anayasa Mahkemesi ve Cumhurbaşkanı rüzgârı ile son dönemde kuralları kural tanımazlıklarla değiştirmeye çalışmaları, sistemi kilitlemek ve gerilimin artmasını sağlamaktan öteye gitmediği açıkça görülmektedir. Cumhurbaşkanının hukuk sistemimizde var olmayan “yasanın yok sayılması” talebi ile Anayasa Mahkemesine müracaatı da esasında CHP ile aynı karede yer almaktan uzak durmadığının ve tarafsızlığının gölgelenmesinden rahatsız olmadığının kanıtıdır.

Kadük tartışması aynen 367 tartışması gibi bir kenarda tutulacaktır. Tüketilmiş olduğu sanılmasın. Seçim sonuçlarının göstereceği tabloya göre bir gün tekrar önümüze sürülecektir.

Not: Bu yazı aynı zamanda Moral Haber'de yayınlanmıştır.

9 Temmuz 2007

Moral Haber

Sabah sabah arayan arkadaşımın telefondaki muzip sorusuna bir anda anlam veremedim. Bana memleketim olan Hatay’daki seçim sonuçları ile ilgili tahminlerimi soruyordu. “Ben İstanbul’dayım, neden bana soruyorsun” dedim, güya Hasan Cemal ve Ertuğrul Özkök’e sormuş, “senin de bir tahminin vardır” dedi. O an anladım espriyi. Arkadaşım Moral Haber’de yer alan yazılarımdan dolayı beni esprisine konu etmişti.

Moral Haber aktif ve doğru haber sunmak için gayret gösteren içerikli bir site. Sorumluları ile çeşitli ortamlarda bir araya geldiğimizde genç kalemlere değer verdiklerini ve yazdıklarını sitelerinde yayınladıklarını öğrendim. Blogumda yazdığım yazılarımdan bir kısmının siteleri için uygun olduğuna kanaat getirdiler.

Mesleki içerikli yazılarımdan bir kısmı bundan böyle Moral Haber'de de yayınlanacak.

6 Temmuz 2007

Meclisin İradesine Dokunulmadı!

Malum olduğu üzere Cumhuriyet Halk Partisi son Anayasa değişiklik paketi ile ilgili Anayasa Mahkemesi’ne iki defa müracaat etmiştir. Birinci müracaatını paket henüz cumhurbaşkanının önünde imzayı beklerken yapılmış, ikinci müracaat ise değişikliğin Cumhurbaşkanınca imzalanıp referanduma gönderilmesi kararından sonra yapılmıştır.

Anayasamızın 151. maddesi açıkça “Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açma hakkı, iptali istenen kanun, kanun hükmünde kararname veya içtüzüğün Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak altmış gün sonra düşer” demek sureti ile dava açma süresinin başlangıcı için yasa değişikliğinin meclis tarafından çıkarılması tarihini değil, yasanın Cumhurbaşkanınca imzalanıp Resmi Gazetede yayınlanmasından itibaren başlayacağını belirtmiştir. Ancak CHP Anayasa Mahkemesinden almış olduğu önceki kararların etkisi ile olsa gerek mahkemenin işleyişinin kendi isteği doğrultusunda düzenlenebileceği varsayımıyla usulsüz bir müracaatta bulunmuş ve raportörün bu noktadan hareketle o itirazının reddedilmesi gerektiğine dair yazdığı rapor neticesinde değişikliğin Resmi Gazetede yayınlanması akabinde ikinci müracaatını yapmıştır. Anayasa Mahkemesi ise usul ekonomisi açısından Cumhurbaşkanınca yapılan itiraz ile CHP’nin itirazını birleştirerek incelemiştir.

Mahkemenin 5 Temmuz’da vermiş olduğu kararla değişiklik paketi onaylanmış olmayıp sadece değişikliğin usulüne uygun olduğu saptanmıştır. Değişikliği halk onaylayacaktır. O da ancak referandumla mümkün olacaktır. Şu halde yeni meclis Cumhurbaşkanını hal-i hazırdaki hükümler çerçevesinde seçecek veya seçemeyecektir. Seçememe ihtimali halinde muhtemelen 21 Ekim’deki halk oylamasında 22 Temmuz’da düşünülen iki sandık önümüz konacak, hem yeni bir meclis seçmek hem de değişikliği onaylayıp onaylamama konusunda iki ayrı oy kullanacağız.

Meclisin iradesine dokunmayan bu son kararı ile Anayasa Mahkemesi itibarını yeniden yükseltmiştir.

Bu yazı 19.06.2007 tarihli yazının devamı mahiyetinde kaleme alınmıştır.