10 Mart 2007

Ne Yapmalı?

Kırk yılda bir you tube'a bir link verdim, bir zamanlar avukatlık stajımı yaptığım İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi beni bekliyormuş, siteye girişi yasakladı.

Esasında son derece ilginç bir konu olmasına rağmen konuyu pek kimse işlemedi nedense. Neticede ortada saygı duyulması gereken bir mahkeme kararı vardı ve insanlar da bu karara saygı duyuyorlardı.

Ancak Milliyetteki şu haberi de gördükten sonra artık bu konunun gerçekten de komikleşmeye başladığını yazmak gerektiği kanaatine vardım. Elbette her devletin her milletin her ülkenin belli değerleri vardır ve bu değerlere saygı gösterilmesini beklemek en tabii hakkıdır. Bununla beraber sizi dünya aleme özgürlükleri kısıtlayan bir ülke görüntüsü vereceği gün gibi aşikar olan You Tube gibi tüm dünyanın yakından tanıdığı, izlediği bir siteye yasak koymak, akıl mantık işi değildir. Kaldı ki, You Tube içeriğini başkaları vasıtası ile dolduran bir site iken, doğrudan Türkiye Cumhuriyetine ve değerlerine düşmanlık yapmak, zarar vermek, terör örgütlerini desteklemek amaçlı içeriği doğrudan bilinen kişi ve örgütlerce hazırlanan nice internet siteleri varken You Tube'u düşman bellemek, siteye girişi engellemek çözüm değildir.

Günümüz dünyasının bilgi bombardımanı arasında bir kaç fişeği seçmeye kalkışarak zaman kaybetmenin mantığı olamaz. Bekle-gör-tavır al döneminde değiliz artık. Yalnız savunma pozisyonunda olmak bu dönemin demodesidir. Pasif değil aktif olmak durumundayız.

9 Mart 2007

Taklit (mi?)

Bir zamanlar Taha Kıvanç kızardı, Baha Kıvanç diye bir taklidi çıkmış diye. Aslında bundan dolayı gizli bir sevincini de gözlemlerdik. Neticede taklidinizin olması tutulduğunuzu gösterir bir bakıma.

Ben elbette kendimi Taha Kıvanç ile kıyaslamam. Ancak benzer bir yönümüz var galiba; taklidim olup olmadığından emin değilsem de dikkatli olup uyarıyı yapmakta fayda var; www.alikahya.blogcu.com adresi bana ait olmayıp hiç bir alakam da yoktur. Henüz her hangi bir posta yayınlamamış ve yorum yazmamış olsa da günah benden gitsin; LÜTFEN TAKLİTLERİMDEN SAKININ!

8 Mart 2007

Ah Kadınlar!

Hızlı adımlarla geçen bir günün mesai saati bitimine doğru İstanbul’un adliyeleri arasında mekik dokuyan ve gün içindeki 3. adliyesinde memurların işi askıya aldıkları bir saatte iş yaptırma derdinde olan avukat kan ter içinde mahkeme kalemine daldı. Gördüğü ilk bayan memureye elindeki dilekçeyi uzattı ve kaydını yapmasını talep etti. Ancak memure dilekçeye hakimden havale alındıktan sonra, kaydını yapabileceğini söyledi. Bunun üzerine hakime giden avukat, hakimin yerinde olmadığını gördü ve kaleme döndü. Memure, “ha, evet, hastaneye gitmişti” diyerek adeta avukatı çileden çıkarma derdinde olduğunu ispat ediyordu.

O sırada müdire hanımın elinde bir çiçek ve çiçeği kokladığını gören avukatın jetonu düştü ve hafif bir refleksle müdire hanıma dönüp, tüm şirinliği ile “gününüz kutlu olsun efendim, ne mutlu size, böyle günleriniz var” dedi ve dilekçeyi uzattı. Müdire hanım, “ah, çok teşekkür ederim, çok naziksiniz” cevabı ile birlikte elini uzattığı dilekçeyi aldı ve kaydını yaptı.