25 Şubat 2006

Yeni Türkçe

Zamanın birinde meclis kürsüsüne çıkan siyasetçilerden biri şu sözü söylemiş; "Lisanımızdaki Arapça ve Farsça kelimeleri ihraç edelim." Tabii Osmanlı döneminden kalma o siyasetçi muhtemelen görevlendirilmiş olarak böyle bir düşünceye girdiğinden kullandığı kelimeler de tamamen Arapça olmuştur ama farkında da değildir.

O günden bugüne neler değişti? Lisanımızdaki Arapça ve Farsça kelimeler ihraç oldu. Yerine Fransızca, İngilzce ve sair ecnebi dillerinden kelimeler girdi. Önceki gün katıldığım bir toplantının adı Tea&Talk idi. Elbette buna "çaylı sohbet" gibi ya da daha farklı Türkçe bir isim de bulunabilirdi ama nedense artık Tea&Talk demek daha mı cazip geliyor, nedir bilmiyorum! Zaten bu yazıyı kaleme almaya karar vermeme de o günkü toplantının bu şekilde vasıflandırılmış olması idi.

Onu da bıraktık, bunu düşünürken, aklıma yaklaşık bir ay önce, sanıyorum Emre Aköz'ün kaleme aldığı, benim ise sadece o gün yazısından kopyalayıp bir tarafa kaydettiğim sözcükler hatırıma geldi birden. Türkçenin kendi kelimelerini de bozduk. İyi mi? Nişantaşı, Akmerkez ve Bağdat Caddeli gençlerimiz özellikle de bayanlarımız artık bu tarz konuşuyorlar. İşte o yazıdan seçmeler;

Alocuuumm : alocuğum (yani telefon arkadaşım)

İnanmıyoroaam (inanmıyorum.)
Ban iyyiam, san? (ben iyiyim, ya sen?)
Ay cıttan yaaneee (ay cidden yani.)
Narde okuyosssuan? (nerede okuyorsun)
Lütfaaan (lütfen)
Vıraenç duryo dı mıa? (iğrenç duruyor değil mi?)
Vet, boyfrand yüzünden labilir mia? (evet, sevgilin yüzünden olabilir mi?)
Ay hadi öptüm şekaar (ay, haydi öptüm şekerim)
Manita yapmışım' (flört edecek birisini bulmuşum)
Aklımdasın yapmak (seni unutmadım mesajı vermek için telefonu çaldırıp kapamak)
Nerdeyim oldum (nereye geldiğimi şaşırdım)

'Lütfen' yerine 'lütfaan', 'ben' yerine 'ban', 'sen' yerine 'san', 'şeker' yerine 'şekaar'.

Bir milleti bir arada tutan unsurların en önemlilerinden olan dilimize sahip çıkmaya gayret edelim inşallah. Bu vesile ile küçük bir tavsiye; Türk Dil Kurumunun resmi web sitesine e-postanız ile kaydolduğunuz taktirde adresinize her gün iki kelime gönderiliyor. Hiç olmazsa kelimelerin doğru kullanımını öğreniyoruz.

22 Şubat 2006

Yalnız Yaşamak


Yalnız yaşamak,
Hiç bir şeyi paylaş(a)mamak demektir.
Dolayısıyla bencilleşmek demektir.
Bağımsızlık demektir.
Sabahları, başınızda dikilen bir çocuğun sesi ile değil de dijital bir sesle uyanmak demektir.
Akşam eve girdiğinizde elektrik düğmesini aramak demektir.
Açlığınızı hissetmemeye çalışmak demektir.
Mutfağa elinizden geldiğince uğramamak demektir.
Telefonlarınızı da kapattığınızda dünya ile alakanızın kesilmesi demektir.
Saniyenin sesini duymak demektir.
Çiçeklerle konuşmak demektir.
Sabah evden çıkış ve akşam eve giriş saatlerinizin belirsiz olması demektir.
Özel hayatınızın olmadığının düşünülmesi demektir. (Gecenin bir vakti telefonunuz çalabilir.)
O'nu zikretmek ve hatırlamak için bol vakit demektir. (Değerlendirebilene.)

21 Şubat 2006

En iyisi Dışişleri'ni Washington'a bağlamak

Türkiye'nin dış politikasına ve son günlerin en tartışılan konusuna, HAMAS'ın Türkiye ziyaretine ilişkin Sabah gazetesinden Ergun BABAHAN'ın yorumu, okumalısınız...