16 Mart 2008

Türk Milleti Adına; Beyinsizsiniz!

Resimde de görüldüğü üzere savcılar davayı açarken kamu adına açarlar.

Anayasanın 9. maddesi de "yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır" der.

Mahkemeler kararlarına "Türk Milleti Adına" diye başlarlar.

Bu durumda Ak Part'yi kapatma kararı verirse Anayasa Mahkemesi, Türk Milleti Adına kararını açıklarken şunu mu diyecek?

"Sevgili Millet, evet, daha 8 ay önce siz bu partiyi seçtiniz ancak ben sizin adınıza karar veriyorum, bu parti kapatılmalı. Çünkü siz seçeceğiniz kişileri bilmiyorsunuz, sizler akılsız ve dahi beyinsizsiniz. Size kömür dağıttılar diye gittiniz oylarınızı bu partiye verdiniz."

Anayasa Mahkemesi dese ne, demese ne? Zaten başsavcı dedi diyeceğini. Bizim adımıza davayı açtı başsavcı.

6 yorum:

  1. Türkiye de halka ve hukuka saygılı Başsavcılar olmasa da; Millet adına karar verebilecek gerçekten hukuk bilen adil Hakimler vardır diye umut ve sabırla bekliyoruz
    Çünkü:"Adalet mülkün temelidir"

    YanıtlaSil
  2. YARGI YOLUYLA DARBE TEŞEBBÜSÜ
    Doğrusunu isterseniz Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın son "operasyonu" beni ne heyecanlandırdı, ne de telaşlandırdı.
    Bu o kadar umutsuz bir çıkış, o kadar açık bir çaresizlik ifadesi ki seyretmek insana sadece üzüntü veriyor.
    Ben sadece, yaşadığımız bu olayın, demokrasi tarihimizde naif bir "yargı yoluyla darbe teşebbüsü" olarak anılacağını söyleyerek geçeyim.
    .............................
    Sonuç olarak diyebiliriz ki, bu olayda, asıl endişe edilmesi gereken, Ak Parti'nin durumu değil, yargının durumudur. Görülen o ki, demokrasi yürüyüşümüzde "silahlı darbeler" döneminden "silahsız darbeler" dönemine geçmiş bulunuyoruz. Biliyorsunuz, eskiden, yani sonuncusunu 28 Şubat'ta yaşadığımız "Silahlı darbeler" döneminde, yargı Silahlı Kuvvetlerin emrinde, onun yardımcısı, yedek gücü olarak çalışırdı. Ordu indirir, yargı da yargılardı. Artık zaman değişti. Silahlı kuvvetler -iç ve dış birçok nedenden dolayı- darbeler dönemini kapamış görünüyor. Ama bu durumdan vazife çıkaran başkaları var. Üstelik onların elinde sadece kıytırık bir İç Hizmet Yönetmeliği yok; çok daha büyük bir güç; Anayasa da dahil kütük gibi yasalar var.

    Kullan kullanabildiğin kadar; çekiştir çekiştirebildiğin kadar... İşte bu durum, yargı kurumunda ciddi bir reformu, yeniden yapılanma gündemimizin baş sırasına oturtmamızı gerekli kılıyor. Nice tecrübeyle gördük ki, yasaları değiştirmek, yeni yasalar yapmak meselenin yalnızca bir yanı. Bundan daha da zor olan yeni bir yargıç kültürü oluşturabilmek...

    Kendini devletin maaşlı memuru olarak gören, temel misyonunu da "devletin çıkarlarını korumak" sanan; ürkek, içtihat oluşturmakla cesaretsiz, dünyayı izlemekte ve çağını anlamakta yetersiz, hala kapıkulu geleneğinin etkisi altında bir yargıçlar sınıfı ile, hukuk reformu yapmak deveye hendek atlatmaktan zor. Türkiye'nin bu konudaki zaafı o kadar belirgin ki, taa dışardan, yabancılar tarafından bile görülüyor. Bakın, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk ne demiş:

    "Şok içerisindeyim. Böyle bir davayı ciddiye almakta zorlanıyorum. Bir hakim nasıl böyle bir sonuca ulaşabilir, anlayabilmiş değilim. Bu 21. yüzyıla uyum sağlayamayan eski bir zihniyeti temsil ediyor. Türkiye'nin acilen yeni bir hakimler, savcılar, hukukçular nesline ihtiyacı var."

    Gülay GÖKTÜRK
    16 MART 2008
    BUGÜN GAZETESİ

    YanıtlaSil
  3. AK Parti’yi kapatmak youtube’u kapatmaya benzemez!

    AK Parti'nin kapatılmasının istenmesi ülkeyi fena halde gerdi. Sokak çok kızgın. Vatandaş "bu nasıl ülke, bu nasıl devlet" diyor:
    "Memleket dört savcının dünya dışı önyargılarına terk edilemez."
    Cumhurbaşkanı kızgın, başbakan kızgın. AK Parti kızgın. Milletvekilleri kızgın.
    Herkes, ama herkes, büyük şaşkınlık içinde. Avrupa şaşkın, Amerika şaşkın.
    "Nasıl olur böyle bir şey" diyorlar.
    Tabii ki insan saçmalığı kavramakta güçlük çekiyor.
    Bir tek, birkaç ulusalcı gazete ile Deniz Baykal efendi ile avanesi mutlu.
    İddianame çok komik bir içeriğe sahip. Tıpkı 27 Nisan E- Muhtırası'nın içeriğine benziyor.
    Eğer basına yansıyan, kapatma istemi için savcının ortaya koyduğu gerekçeler doğru ise ülkede resmi yazışmalarda "Hamdolsun" demek bile bir siyasi partinin kapatılması için yeterli bir sebep teşkil ediyor.
    Tamamı yalanlanmış ya da gereği yapılmış beyanlar ve yalan haberlerle dolu bir iddianame ile bütün dengeleri alt üst etmek amacı güdülüyor!
    Bu bir tür darbedir.
    Hukuk darbesi demek gelmiyor pek içimden.
    Bu olsa olsa "Guguk darbesi"dir.
    Siyasi, ekonomik, diplomatik, stratejik bütün dengeleri alt üst edecek bir darbedir.
    Düşünülmeden atılmış bir adımdır!
    Bu adım, en az 27 Nisan E-Muhtırası kadar düşünülmeden atılmış bir G-darbe (Guguk darbesi) adımıdır.
    İddianamede bir 27 Mayıs havası kokuyor.
    Adnan Menderes nasıl "Köpek-bebek davası" denilen yalanlarla idama gönderildiyse, şimdi de AK Parti'nin yöneticileri "Mayo davası" ile tüketilmeye çalışılıyor.
    Bir okuyucum "Bu davaya kapatma davası demeyelim, mayo davası diyelim. Böylelikle ciddiye alınmayacağını da göstermiş oluruz." diyor.
    AK Partili belediyelerden bazıları mayo firmalarının "bilboardlara mayolu kadın resmi asmayı yasakladı" iddiası bile var iddianamede.
    Gerçekten ciddiye alınmayacak gerekçeler ileri sürmüş savcı efendi.
    Orman Genel Müdürü'nün yangın harekat merkezi bölge müdürlüklerine gönderdiği resmi yazıda "Hamdolsun yangın mevsimine ulaştık, Allah bizi korktuğumuzdan emin eylesin" cümlelerinin yer alması iddianameye göre AK Parti'yi kapatma gerekçesi...
    Başbakan'ın "Velevki" sözleri... Üç çocuk yapın sözleri, ulemaya sorun sözleri, hatta Cüneyt Zapsu'nun Türban-don benzetmesi bile kapatmak gerekçesi...
    Star gazetesi güzel başlık atmış: "Velevki kapattın!"
    Ne olacak? Ülke ve millet ne kazanacak?
    Bu gerçekten ülke ve millet sonunda ne kazanacak sorusu düşünmeden atılmış bir adım.
    Ya da "Bu davayı açan adamların kafası nasıl işliyor" merak ediyorum!
    Başbakan Siirt'te millete seslendi:
    Bu milli iradeye karşı atılmış bir adımdır.
    Kin ve garez ürünüdür. Ondan şüphe yok!
    Bir şeyden daha şüphe yok o da "Bu kapatma davasında Ahmet Necdet Sezer damgası" var!
    Bu dava memleketi provokasyonlara açık hale de getirmiştir. Allah sonumuzu hayreylesin.

    Yazar Nuh GÖNÜLTAŞ
    E-Posta: ngonultas@bugun.com.trHaber Tarihi: 16 Mart 2008

    YanıtlaSil
  4. merhaba ali bey sayfanızı devamlı takip etmekteyim size bir soru moral haberde yazıyormusunuz merak ettim güzel yazıydı cevap beklerim Allaha emanet olun ..hafsa

    YanıtlaSil
  5. @hafsa; teşekkür ederim. evet, bazı yazılarım moralhaberde de yayınlanıyor.

    YanıtlaSil
  6. Ali bey eğer bu yapılan girişimlede tutturamazlarsa bence başbakanın gözünün üstünde niye kaş var diye yeni bir dava açabilirler, ya da öyle bir kampanya başlatılabilir.ne de olsa bütün insanlardan farklı olması lazım.

    insan böyle zamanlara aklın ne büyük nimet olduğunu daha iyi anlıyor.

    YanıtlaSil