Bu blogun takipçileri bilirler; yaklaşık bir yıldır blog yazıyorum ama mesleğimle ilgili çok fazla yazmam. Ancak son günlerde yaşadıklarım sabrımı zorlamaya başladı ve bazen bir noktada yeter artık dediğiniz oluyor; işte o noktadayım.
Mesleğim umumiyetle ihtilaflı konular üzerinde çalışmamızı gerektirdiği için çoğu zaman bir taraf durumunda oluyoruz. Dolayısıyla karşı tarafımız da oluyor. Hal böyle olunca birbirimizi tartma, birbirimizle tartışma ve birbirimizle atışmalar da yaşıyoruz.
Kutsal topraklarda iken otel lobisinde karşılaştığımız bir hacı amca mesleğimi sordu, ben de söyledim. Ardından bana şu tarihi soruyu sordu; “sizin burada ne işiniz var?” Gereken cevabı kutsal toprakların edebine uygun olmak kaydı ile aldı o hacı efendi. Bugün de ihtilaf halinde olduğumuz bir taraf bana umreye gittiğimi hatırlattı; “evet gittim” dedim. “Fakat değişmemişsin” dedi. Hukuki haksızlığını bir de buradan yaklaşarak yok etmeye kalkıştı. İstanbul da methedilmiş bir belde olduğundan kutsaldır deyip ona da kutsal topraklardaymışçasına edeple ama en uygun cevabını verdim. Birkaç gün önce de mail yolu ile birileri dürüstlüğümü sorguluyordu, kutsal topraklara gitmiş olmamı öne sürerek.
İşte bunların hepsi üst üste gelince dayanamadım. Buradan sesleniyorum; benim bu mesleğe girerken de, girdikten sonra da mesleğin yakasında bir leke olarak duran üç kağıtçılık ve yalancılık yaftası ile tek başıma da olsa mücadele etmek en büyük gayem olmuştur ve bu çerçevede de hiçbir zaman dürüstlüğümden taviz vermedim, vermem de. Benim 30 yıllık ömrü hayatımda arkama dönüp de şurada dürüstçe davranmadım dediğim bir noktam yok Allah’a şükür. Hadi diyelim ki dürüst değilim; bana bu çamuru atmadan önce dönüp kendinize bakın. Ben sizi itham etmiyorum; itham varsayım üzerine hareket etmektir, yani sizin yaptığınıza deniyor itham. Benim elimde senedim var, belgem var, bunu hatırlatıyorum size. Eğer senedime karşılık senet çıkartabiliyorsanız buyurun çıkartın. Arkamdan su-i zan edip günaha girmeyin. Yüzüme gelip bağırmayın, çağırmayın, kabadayılık yapmayın. Evet ben umreye gidince değişmedim, çünkü daha önce de gittim. Sizin öne sürdüğünüz anlamda değişmemi gerektirecek bir halim yoktu çok şükür. Hem o sizi ilgilendirmez. Siz karar veremezsiniz değişip değişmediğime. Enelerinizi, enaniyetlerinizi, ön yargılarınızı bir tarafa bırakın, öyle çıkın karşıma; varsayımlarınızla değil.
1 yıllık blog mazimin de en istemediğim türden yazısını yazdırdınız ya bana, tebrik ediyorum sizi.
Mesleğim umumiyetle ihtilaflı konular üzerinde çalışmamızı gerektirdiği için çoğu zaman bir taraf durumunda oluyoruz. Dolayısıyla karşı tarafımız da oluyor. Hal böyle olunca birbirimizi tartma, birbirimizle tartışma ve birbirimizle atışmalar da yaşıyoruz.
Kutsal topraklarda iken otel lobisinde karşılaştığımız bir hacı amca mesleğimi sordu, ben de söyledim. Ardından bana şu tarihi soruyu sordu; “sizin burada ne işiniz var?” Gereken cevabı kutsal toprakların edebine uygun olmak kaydı ile aldı o hacı efendi. Bugün de ihtilaf halinde olduğumuz bir taraf bana umreye gittiğimi hatırlattı; “evet gittim” dedim. “Fakat değişmemişsin” dedi. Hukuki haksızlığını bir de buradan yaklaşarak yok etmeye kalkıştı. İstanbul da methedilmiş bir belde olduğundan kutsaldır deyip ona da kutsal topraklardaymışçasına edeple ama en uygun cevabını verdim. Birkaç gün önce de mail yolu ile birileri dürüstlüğümü sorguluyordu, kutsal topraklara gitmiş olmamı öne sürerek.
İşte bunların hepsi üst üste gelince dayanamadım. Buradan sesleniyorum; benim bu mesleğe girerken de, girdikten sonra da mesleğin yakasında bir leke olarak duran üç kağıtçılık ve yalancılık yaftası ile tek başıma da olsa mücadele etmek en büyük gayem olmuştur ve bu çerçevede de hiçbir zaman dürüstlüğümden taviz vermedim, vermem de. Benim 30 yıllık ömrü hayatımda arkama dönüp de şurada dürüstçe davranmadım dediğim bir noktam yok Allah’a şükür. Hadi diyelim ki dürüst değilim; bana bu çamuru atmadan önce dönüp kendinize bakın. Ben sizi itham etmiyorum; itham varsayım üzerine hareket etmektir, yani sizin yaptığınıza deniyor itham. Benim elimde senedim var, belgem var, bunu hatırlatıyorum size. Eğer senedime karşılık senet çıkartabiliyorsanız buyurun çıkartın. Arkamdan su-i zan edip günaha girmeyin. Yüzüme gelip bağırmayın, çağırmayın, kabadayılık yapmayın. Evet ben umreye gidince değişmedim, çünkü daha önce de gittim. Sizin öne sürdüğünüz anlamda değişmemi gerektirecek bir halim yoktu çok şükür. Hem o sizi ilgilendirmez. Siz karar veremezsiniz değişip değişmediğime. Enelerinizi, enaniyetlerinizi, ön yargılarınızı bir tarafa bırakın, öyle çıkın karşıma; varsayımlarınızla değil.
1 yıllık blog mazimin de en istemediğim türden yazısını yazdırdınız ya bana, tebrik ediyorum sizi.
hey hey hey, take it easy, sabr is good (y)
YanıtlaSilAllah'ın bildiği bize yeter, nas (ناس) kısmı çok mühim değil ;)
bu arada arka plan hayırlı olsun; hoş durmuş, sade ve güzel..
selametle Ali Bey, Allah kolaylık versin işlerinizde!
Bu tip insanlar hep receplik kişiler.O bakımdan pek önem vermemek lazım.Ve ciddiye de almamak gerek.
YanıtlaSilİki önceki yazınız neydi?
" Sükut her zaman ikrar değil, bazen de erdemdir."
Bunu düşünün yeter...
E... ile mi tartışmanız oldu?
YanıtlaSil:-)
soylediginiz yalan, yediginiz haram ali bey :)
YanıtlaSildayanamayıp isyan bayrağının çekildiği an.kendi bildiğin-doğru olduğunu bildiğin- doğru yolda,tek başına,hiç destek almadan yürüyebilmenin zorluğu.kolaylıklar.
YanıtlaSilOrient Express - Dunya
YanıtlaSilDinleyin, dinleyelim, dinlesinler..
tavsiyeniz için ve beğeniniz için teşekkür ederim gülçin hanım, sağolun.
YanıtlaSilcenk abi, bazen de, susunca, insanlar, "ha, bu sustuğuna göre dediklerimiz doğru demekki, biz haklıyız" diye düşünüyorlar. hem her zaman susabilme sabrını gösteremiyoruz.
anonim; E ile tartışmam olmadı. olayı yazdım, kiminle tartıştığım belli.
öyle diyorla murat :)ne yapalım?
teşekkürler hale hanım.
müzik mi ruhun gıdası yoksa orient express - dunya mi sayın ruhun gıdası?
'c' şıkkı efendim..
YanıtlaSilİnsanları memnun etmek çok zor..
YanıtlaSilbence 'a' şıkkı sayın ruhun gudası. çünkü 'b' şıkkını dinledim ama hoşuma gitmedi. 'c' şıkkı da nedir bilmiyorum.
YanıtlaSilçok doğru ibn-i sina. zor, çok zor...
hazret coşmuştu. abi üslubunuzu ilk defa böyle görüyorum. sizi iyi kızdırmışlar. ama sizi tanıdığımı düşünerek yazınızdaki size kesinlikle katılıyorum. benim ali abim harama el uzatmaktan uzak durur.
YanıtlaSil