30 Mart 2020

Aklımıza sahip olalım

İnsanoğlu genellikle karşılaştığı her durumda önce olumsuz tarafa bakma yanlısıdır. Yaradılışımızda bize verilen bazı duygular, hislerdir belki bizi bu şekilde yönlendiren.

Örneğin bu salgın (kovid-19/koronavirüs) günlerinde nezle olsa, korona virüsü mü kaptım diye düşünür insan. Çünkü insandaki korku damarı devreye girer. Girmesi gerek çünkü insanın hayatını koruması lazım. Allah bu hissi bize hayatımızı korumamız için vermiş.

Elbette her his ve duyguyu da dengeli kullanmamız gerekiyor. Aksi taktirde akıldan uzaklaşma ve bu defa da delirtme noktasına gidebiliriz.

Alışkanlıklarımızdan mecburen uzaklaştığımız şu günlerde aklımıza sahip çıkmak konusunda daha dikkatli olmalıyız. Tedbir bizden taktir Allah'tan deyip evhamlarımıza geçit vermeyelim.

23 Ocak 2019

Değişime direnmek

Son zamanlardaki teknolojik değişimin hızına yetişmek gittikçe daha zor olmaya başlıyor. Ben kendimi teknolojiyi seven ve ona aşina biri olarak tanımlarım mesela ama artık çoğu gelişmeden koptuğumu hissettiğim oluyor.

Bununla beraber insanoğlunun yeniye karşı hep bir direnci var sanki, sürekli eski halin kalmasını isteyen ve eski hale özlem duyan bir kesim de var. Eskiye özlemi elbette ben de yaşıyorum ve bu çok tabii bir hal ama aşağıda vereceğim örneklerdeki gibi bir özlemi anlamakta zorlanıyorum açıkçası.

Sosyal medya üzerinden takip ettiğim gruplardan biri eski İstanbul fotoğrafları paylaşıyor, bir diğeri de meslektaşlarımın kurduğu ve hukuki meselelerle birlikte mesleki sorunların tartışıldığı bir grup. Paylaşılan her eski İstanbul fotoğrafının altına "ah burası eskiden ne kadar güzelmiş, ah eski hanımların şıklığı, zarafeti" ve benzeri bir çok yorum okuyorum. Oysa fotoğraftaki yer günümüzde çok daha güzel olabiliyor bazen ama olsun, illa o yorum yazılacak birileri tarafından. Ya da şimdilerde de çok zarif ve şık hanımefendiler yok mu caddelerde, sokaklarda? Ama illa birileri eski hanımların zarafetine ilişkin, şimdikileri eleştiren bir yorum yapacak.

Diğer hukuk grubundaki de farklı değil. Bilenler biliyor, 1 Ocak 2019'dan itibaren bizlere (avukatlara) e-tebligat zorunlu oldu. Dolayısıyla ilgili merciler bir çalışma yaptı ve yerimizden bile kıpırdamadan bir kaç tuşa basarak bu durumu aktifleştirdik. Gelin görün ki meslektaşlarımız, "e-tebligat aslında zorunlu değilmiş, PTT açıklama yapmış, fiziki dağıtıma devam edecekmiş, keşke almasaydık e-tebligat adresimizi, boşuna aldık" vs. vs. şeklinde yorumlar yapıyor. Anlamıyorum, acaba bazılarımız çocukluğumuzda öğretilen "bak postacı geliyor" şarkısının bilinç altımıza yerleştirdiği bir duygunun sonucu mu e-tebligata karşı çıkıyor? Kim bilir?

E-tebligatla ilgili sürekli tartışılan bir başka konu ise, e-tebligat yolu ile gelen tebliğin ne zaman tebliğ edilmiş olacağı. 5 gün sonra mı, okunduğu anda mı, iletildiğinde mi? Mevzuat 5 gün sonra diyor ama ben açıkçası meslektaşlarımın bile bu kadar kafası karışıkken kanun uygulayıcılarının da bizden farklı olmadığını dikkate alarak tebliğin bana iletildiği günü tebliğ tarihi olarak kaydediyorum. Kaybettiğimi bir şey mi var, bu kadar tartışmaya bile gerek yok diye düşünüyorum.

Bu yılın ilk postuna da heybeden bunlar çıktı.

5 Ekim 2018

Teknofest

Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen (20-23 Eylül) Teknofest İstanbul'a Pazar sabah erkenden gitmemize rağmen çok kalabalıktı. Gittiğime kesinlikle pişman olmadım ama gitmesem pişman olur muydum emin değilim. Biraz açık hava ve güneşin etkisi ve üzerine bir miktar kalabalık beni rahatsız etti sanırım.

Bu vesile ile 1-2 gözlemimi paylaşmak istiyorum. Öncelikle festival alanının İstanbul Yeni Havalimanı olarak belirlenmesi bence iyi olmuştu, zira insanlar açılışına kısa bir süre kala nasıl bir yatırım yapıldığını kendi gözleri ile görmüş oldu. Gerçekten devasa bir alan ve devasa bir yatırım gerçekleşmiş. Açılışa yaklaşık 35 gün gibi bir süre vardı ama eksikler çoktu. Bununla birlikte tüm o eksikliklerin çok rahatlıkla giderileceğine eminim açıkçası. Çünkü bazı proje uygulamalarına gözlerimle şahit oldum ve bitirilemez denilen ne varsa gününde bitti. 

İkinci olarak, özellikle 15 Temmuz sonrası tamir edilmeye çalışılan asker-halk bütünleşmesi bakımından da önemliydi festival. Omuzlarındaki apoletleri ile halka, önünde bulunduğu uçak ya da helikopter ve sair mühimmat hakkında bilgi veren, aslında halkla bütünleşmeyi bekleyen ve özleyen bir askerin varlığını görmek güzeldi. Zira ne yazık ki çok uzun yıllardır halktan uzak ve sadece kendi içlerinde bir sosyal yaşam kurmuş bir yapıdaydı askeriye. 

Son olarak, festival milli duyguların beslenmesi bakımından da fevakaladeydi. Askerlerimiz için çok sıradan da olsa oradaki birçok gösteri vatandaşlar için son derece gurur vericiydi. Eğer festival gelenekselleştirilecekse gelecek yıl nerede organize edileceğini merak ediyorum doğrusu.