5 Kasım 2009

Steaua Bükreş

Benim küçüklüğümden bu yana hemen her yıl bir Türk takımı Steaua Bükreş isimli futbol takımıyla karşılaşır. Bu takımın ismi ise her zaman kafamda soru işareti oluşturuyor? Mesela canlı yayında spor haberini sunan spiker takımın isminin baş harfini yazıldığı gibi S harfi ile telaffuz ederken aynı haberin detayını sunan bant kaydındaki spiker Ş harfi ile anıyor takımın adını. Hangisi doğru?

Birileri bende oluşan bu kafa karışıklığını giderse ne iyi olur?

18 Ekim 2009

4. Uluslararası Yetim Buluşması

Bugün burada olmaktı niyetim ancak anlaşılan o ki kafama yeterince yerleştirmemişim bu fikri. Unuttuğumu radyoyu açtığımda programın sonunda dua eden çocukları duyunca fark ettim. Hiç olmazsa belki benden daha duyarlı insanlar vardır blogumu okuyanlar arasında diyerek buradan linkini vererek de olsa duyurmayı uygun gördüm.

Hayırlara vesile olsun inşallah...

16 Ekim 2009

Abdestmatik

Abdestmatik... Ne kadar kullanışlı ve ne derece yaygınlaşabilir, siz karar verin.



14 Ekim 2009

Rahmet temennisi

İbrahim Canan hocamızın vefatını büyük bir teessür ile öğrenmiş bulunuyorum. Kendisine Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine sabr-ı cemil diliyorum.

19 Eylül 2009

Nazım'dan Bayram Şiiri

Yalan…

Bir yalan kadar gerçek herşey.
Ya da bir yalan kadar hiçbirşey.

Yıllar önce para kazanmak için burdan gidişim.

Ve para dışında herşeyi kaybetmek kadar yalan.

Babamın öldüğü yalan!
Ve senden arda kalan bomboş bir ev kadar yalan.
Yalan, yalan…

Bayram sabahı ailece yapılan sabah kahvaltılarına özlemdi.
Kapıyı çalacak çocuklara bir gün evvelden hazırlanırdı hediye mendiller ve lokumlar.
Mahalle arasına kurulan seyyar lunaparklar, macunlar ve pamuk helvalar.
El öpenlere el öpenlerin çok olsun derdi büyükler.
Ama onların çok olmayacaktı el öpenleri.
Çünkü her geçen bayram biraz daha azalacaktı öpülen eller.
Ve her geçen bayram biraz daha azalacaktı biten dargınlıklar.

Bayram gelmiş kime ne anam garibem diye bir türkü duyulacaktı memleketten.
Ve bayram bile bayram olduğuna pişman olacaktı belki…
Ama yine de o türküyü dinleyerek eriyecekti yollar.
Gurbetten sılaya bir yolculuk değildi bizimkisi.
Bir ömürdü iki şehir arası, bir ömürdü iki ülke hatta iki dünya arası.
Hep bir gün bu hasret bitecek ve herkes köyüne geri dönecek diye süren,
Ama kimsenin hiçbir zaman köyüne dönemediği bir yolculuktu bizimkisi.
Ha bu gece bayram gecesi,
Ha her gece bayram gecesi.

Bu gece bayram gecesi.
Her taraf mavi, pembe, mor…
Bu gece bayram gecesi.
İçim içime sığmıyor.
Görünüyor suyun dibi,
Mahalle, komşular falan…
Her şey bıraktığım gibi.
Babamın öldüğü yalan!

Dilini ve dinini bilmediğimiz sabahlara uyanırım.
Yabancı yüzler görürüm yabancı sokaklarda.
Tanıdık acılar çeker, tanıdık sevdalar ararım.
Buralar hep soğuk, oralar değişmekte sanırım.
Hasret, acı ve sevda iki ülke arası.
Kapıkule’den sonrası düğün, bayram havası.
Yıllardır söyleyip durduğum hep,
Ben gurbette değilim anam, gurbet benim içimde şarkısı.

Düğünler ve bayramlar memlekete taşındı önce.
Sonra taşınmazlar arasına girdiler birer birer.
Ne düğünler ne bayramlar ne çocuklar ne de torunlar taşınır oldu.
Günden güne, yavaş yavaş eridi birgün memlekete dönebilme derdi.
Ve yıllar geçti aradan,
Adamın biri yıllar önce çocukluğunda bırakıp gittiği memlekete geri geldi.
Ama hali garipti.
Dönüp de bulmamak vardı seni.
Buralardan gitmiş olacağın aklımdaki son ihtimaldi.
Son ihtimaldi adresinin değişikliği.
Şaka mıydı, kader miydi?
Neden bomboş evimiz şimdi?

Bu gece bayram gecesi.
Her taraf mavi, pembe, mor…
Bu gece bayram gecesi.
İçim içime sığmıyor.
Görünüyor suyun dibi,
Mahalle, komşular falan…

Nazım Hikmet