Geçtiğimiz Nisan ayında bir grup arkadaş içimizdeki "yaza merhaba" duygusunu tatmin için, biraz da Kıbrıs gezisi için en iyi mevsim olacağı kanaatiyle Kıbrıs seyahati düzenledik. Toplam 36 saatlik bir seyahat oldu ama zamanımızın tamamını dolu geçirdik.
Kıbrıs özellikle muhafazakar kesim için uzak durulması gereken yerlerden biriymiş gibi algılanıyor ama asla öyle olmamalı ve öyle de olmadığını bizim gezimizle ben anlamış oldum.
Ziyaretimizin ilk bölümünü Kırklar Türbesine yaptık. Burada 40 sahabenin kabri olduğu rivayet ediliyor.
Lala Mustafa Paşa Camii ise katedralden çevrilme bir cami. En büyük 2 camiden biri olan mekan 16. yüz yılda camiye çevrilmiş.
Lala Mustafa Paşa Camii girişi.
Cami Katedral mimarilerinin tüm özelliklerine sahip.
Daha sonra fotoğraf çekmenin yasak olduğu Maraş bölgesini ziyaret ettik. Harika bir kumsala sahip olan bu bölge hala 1974'ün izlerine sahip. İşte bu bina da vurulan binalardan biri.
Burası da Hz. İsa (A.S.)'nın havarilerinden Barnabas'ın kabrinin olduğu rivayet edilen bir yer. Sükunetine hakim olduğu güzel bir yerdi.
Sonrasında Kantara Kalesine çıktık. Burası Kıbrıs'ın Beş Parmak Dağlarında yer alan -yanılmıyorsam- 3 kalesinden biri. Kaleye gidebilmek için dar bir dağ yolundan hayli zahmetli bir yolculuk yaptık.
Bu kalenin Bizanslılar tarafından Müslümanlara karşı direnebilmek amacıyla yaptırıldığı rivayet ediliyor. Kaleden araçların gelebildiği noktanın görüntüsünde ne kadar yüksek bir yapı olduğu anlaşılıyor. Araç yolu kadar zahmetli olmasa da yaya yolu da zor bir yoldu. Yaşlılara göre değildi.
Bu görünen kısım ise Kıbrıs'ın burnu diye tabir edilen en uç kısmı. Dikkat edildiğinde her iki tarafın da deniz olduğu anlaşılacaktır.
Yine benzer bir kareye ayrıca sis eklenmiş.
Bu da kalenin aşağıdan görüntüsü.
Ve Rum Kesimi ile sınır... Şehrin ortasından ayrılan iki devlet. Kıbrıslılar Kıbrıs doğumlu olmak kaydıyla Rum Kesimine vizesiz geçebiliyorlar.
KKTC polisi ile hatıra fotoğrafı...
Sınır kapısının olduğu bölge Lefkoşa'nın tarihi kısmı. Evleri, ibadethaneleri ve sokaklarıyla adeta geçmiş zamanda yaşıyor hissine kapılabiliyorsunuz.
Ve yine Katedralden çevrilme bir başka cami; Selimiye Camii.
Yukarıda da bahsettiğimiz 2 büyük camiinden biri olan Selimiye Camii 1206 yılında yapılmış.
Yine diğeri gibi Katedral mimarisi burada da söz konusu.
Camiden çıktığınızda sizi böyle bir sokak karşılıyor.
Ve yine hemen camiye yakın bir başka sokak.
Cumbalı evler...
Kıbrıs'a gitmeden önce daha önce bir süre orada bulunan bir yakınım ısrarla Bloom marka greyfurt suyu içmemi istedi. Kağıdı ters yapıştırılmış bu şişeyi zor buldum, içtim. Gidersem tekrar içer miyim? Zor!
Ve bizimle ilgili olması nedeni ile dikkatimi çeken bina, Adalet Sarayı. Dışarıdan görüntüsü sıcak geldi bana. Mahkeme duvarı ifadesine ters...
Hz. Ömer türbesi olarak da bilinen bir başka mekana gittik. Hz. Ömer de bir sahabe imiş ancak meşhur 4 halifeden biri olan Hz. Ömer değilmiş. Kıbrıs'a ilk gelen Müslümanların kabirlerinin bulunduğu bir yer.
Hz. Ömer makamı hemen deniz kenarında idi. Bazı arkadaşlarımız suyun cazibesine dayanamadılar.
Ağa Cafer Paşa Camii.
Girne limanından şehir merkezine çıkarken rampalı ve taş döşeli bir sokakta yer alan şirin bir cami.
Cafer Paşa hakkındaki kitabe.
Güzelyurt'a da gittik. Suudi Arabistan nedendir bilmiyorum, Kıbrıs'a özel bir ilgi duymuş. Mesela bu cami kralın armağanı imiş. Mihmandarımızın anlattığına göre yol yapımı için de para göndermişler ancak bizimkiler yol yapmamışlar.
Şeyh Nazım Efendiyi de ziyaret etmek istedik ancak sağlığı müsait değilmiş. Fotoğraftaki piri fani zat ile birlikte Şeyh efendinin tekkesinde bulunan mescitte namazlarımızı eda ettik.
Dönüşte bir şey dikkatimi çekti. Dünyada tek midir bilmiyorum ama Lefkoşa Havaalanı sadece dış hatları olan bir havaalanı.
Gezimiz başta da belirttiğim gibi yaklaşık 36 saat sürdü. Kıbrıs'a hemen her havayolu ile ulaşım var. Konaklamada bizim tercihimiz sadece yatmakla yetineceğimiz için herkese açık olan Girne Öğretmenevi oldu.