Cami etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cami etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Temmuz 2023

Mostar - Bosna Hersek

Bosna Hersek aslında iki bölgenin adı. Bosna ve Hersek bölgeleri. Biz de gezimizi ikiye böldük. 2023 Kurban Bayramında gerçekleştirdiğimiz Balkan gezimizin beşinci durağı Hersek Bölgesi idi. Seyahatimizle ilgili özet bilgi için lütfen tıklayın. Ayrıca yazımdaki her bir görsel ya da videonun açıklaması hemen altında yer alıyor.

Mostar'a doğru yola çıktığımızda önce Saraybosna merkeze çok yakın bir mesafede Vrelo Bosna olarak adlandırılan ormanlık park alanına gittik.

Eğer dünya böyleyse cennet acaba nasıldır diye tefekkür edeceğiniz muhteşem bir tabii güzellik burası. Bosna'da görülmesi gereken yerlerden biri..


Igman ve Bjelasnica dağlarının yamaçlarının altında bulunan Vrelo Bosne,  Bosna nehrinin kaynağını oluşturuyor.

Daha sonra Mostar istikametinde yol üstü olan Koniçe kasabasında Neretva Nehri üzerinde uzanan Eski Köprüye uğradık.

Balkanlar'daki Osmanlı mimarisinin önemli bir örneği olan köprü aynı zamanda Bosna Hersek Ulusal Anıtları listesinde yer alıyormuş.

Koniçe kasabası mimari olarak da çok şirin bir görünüme sahip.

Önceki seyahatimde de bu markete uğramış ve elma almıştım. Belki mevsim farkından olabilir; bu defa aldığım elma önceki gibi değildi.


Bosna Hersek'teki hemen her nehir gibi Neretva Nehri de son derece berrak idi.


Mostar'a çok yakın bir mesafede yer alan Blagay Alperenler Tekkesi elbette Bosna gezilerinin vazgeçilmez duraklarından biridir.


Tekke 600 yıl önce Anadolu'dan bölgeye gelen dervişler tarafından Buna Nehri'nin kaynağına kurulmuş.


Balkanlar turumuzun hemen her noktasında su ve yeşillik en dikkat çeken manzara oluyor. Blagay Alperenler Tekkesi koca bir nehrin kaynağını çocuklara göstermek bakımından da çok güzel bir örnek oldu. Bu nimeti insanlara lütfeden Allah'a sonsuz şükürler olsun.


Ve elbette Mostar Köprüsü. Bosna'nın en simgesel eserlerinden biri olduğuna şüphe yok. Gerçekten harika bir görüntü veriyor Neretva Nehri'nin üzerinde.


Köprünün üzerinden nehre ve şehre bakmak mı, yoksa kıyıdan köprüye mi bakmak? Hangisi daha zevkli kestirmek zor.


Bosna Savaşında Mostar Köprüsü'ne ilk saldırıyı 1992'de Bosnalı Sırplar düzenlemiş. 9 Kasım 1993'te Hırvat tankları köprüye daha büyük bir zarar veren saldırılarını başlatmış. Kasım ayının sonunda köprü tamamen yıkılmış. Şimdi bu tarihi bilip ardından da "Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli" mısralarını düşünerek böyle bir mekanda ezana denk gelmek insanda tarifsiz bir duygu karmaşasını yaşatıyor. Hüznü ve sevinci birlikte hissetmek... Allah bir daha ezanlarımızı dindirmesin.


Koski Mehmet Paşa Camisinde ikindi namazını eda ettik. Caminin kitabesinde 1618 yılında yapıldığı yazılı idi. Yine savaşta zarar görmüş ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile Tokyo Camii Vakfı işbirliğinde 2001 yılında restore edilmiş.

Bosna Hersek camileri ne yazık ki namaz vakitleri haricinde ziyarete kapalı ya da giriş ücretli oluyor. Namaz kılmak isteyenler için son cemaat yerleri kullandırılıyor. Ancak bu durumun özellikle Diyanet yetkililerince Bosna yetkililerine aktarılması gerektiğini düşünüyorum. Türk turistler Bosna'ya çok rağbet ediyor ve aslında Bosna'nın tabii güzellikleri yanında insanlar bu mabetleri de ziyaret etmek istiyor. Çoğu Türk turist bu camilere, giriş ücretinden çok daha fazlasını bağışlayacaktır zaten. Camilerin açık tutulması gerektiği kanaatindeyim.


Balkan gezimizin Bosna Hersek durağına artık veda etme zamanı geldi. Yine "Bayram Şerif Mübarek Olsun" diyerek vedalaştık Bosna Hersek ile. İstikamet Dubrovnik.

Seyahatimizin sonraki durağı için lütfen tıklayın.

12 Temmuz 2023

Saraybosna - Bosna Hersek

Saraybosna 2023 Kurban Bayramında gerçekleştirdiğimiz Balkan gezimizin dördüncü durağı idi. Seyahatimizle ilgili özet bilgi için lütfen tıklayın. Ayrıca yazımdaki her bir görsel ya da videonun açıklaması hemen altında yer alıyor.

Dobrun camisi kapısındaki kitabeye göre 1455 yılında yapılmış. Sırp sınır kapısından Bosna'ya girdikten kısa bir süre sonra sizi karşılayan ilk yapı bu oluyor. Muhteşem bir manzaraya sahip.

Caminin hemen yanında yer alan şadırvanda Bosnalı şühedanın adları yazılı olan bir anıt yer alıyordu. Yüreklerin sızlamaması elde değil.

Caminin içine girince bir sürprizle karşılaştık. Yol üstü bir cami olması nedeni ile gelip geçen yolcular için ikramlar hazırlanmıştı. Bu da ayrıca duygulandırdı bizi.

Bazı yolcular duygularını yazarak paylaşmış ve yazdıklarını tepsi içine bırakmışlardı.

Camiden ayrılıp yola koyulduk ve yol bizi yine ecdadımızla yüzleşeceğimiz başka bir noktaya götürdü. Mimar Sinan'ın muhteşem eserlerinden birinin yer aldığı Vişegrad kentinde, Drina nehri üzerinde yer alan Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü tüm ihtişamı ile karşımızda duruyordu.

Tabiatın ihtişamlı görüntüsüne bu muhteşem tarihi köprünün eşlik ettiği noktada biraz soluklandık.

Drina nehri önemli oranda Sırbistan ile Bosna Hersek arasındaki sınırı belirliyor. Ayrıca nehir üzerindeki meşhur köprüyü İvo ANDRİÇ’in 1945 yılında yayınlanan ve daha sonra yazarının Nobel ödülü almasına neden olan Drina Köprüsü adlı romanı daha da ünlü hale getirmiş.

Aslında seyahatimizin her bir noktası ayrı bir yazıyı, anlatımı hak ediyor. Belki en çok detay yazılacak noktalardan biri de bu köprü ve civarıdır. Ancak biz yolumuza devem ediyoruz. Çok da karşılaşamayacağımız türden tünellerin var olduğu bir güzergah bizi bekliyordu. Kapkaranlık, ürkütücü ve adeta sadece açılıp bırakılmış, tünel çevresi beton kalıplarla kapatılmamış, ara ara camımıza damlayan suların olduğu onlarca tünelden geçtik.

Ve seyahatimizin beni en çok etkileyen anlarından biri. Saraybosna'da Kurban Bayramı sabahı ve bayram namazı için Ali Paşa Camii'ne hafif bir yağmur eşliğinde yürüyerek gidiyordum ama o erken saatteki sessizlikte muhteşem bir Kur'an tilaveti beni adeta kendimden aldı. Saraybosna zaten bizim nesil için hüznün şehri. Üstüne sessizlik, yağmur, hafif bir aydınlık ve o muhteşem Kur'an tilaveti eklenince benim için unutamayacağım bir hatıra oluştu.


Cami içinde Kur'an tilavetini dinlemeye devam ettim. 1561'de Budin Beylerbeyi Hadım Ali Paşa tarafından yaptırılan Ali Paşa Camii klasik İstanbul stilini yansıtıyor. Küçük ama şirin bir cami.


Bayram namazı akabinde cami içinde cemaat bayramlaştı.

Dışarı çıktığımızda hava biraz daha aydınlıktı ama hafif yağmur gün boyu devam etti.

Konakladığımız yere dönerken biraz da etrafımı gözlemledim.

Gün içinde Saraybosna'yı turlamaya çıktık ve önce Milyatska Nehri civarını gezelim dedik. Sakin nehir olarak da adlandırılan Milyatska Nehri usul usul akıyordu.

Ardından nehrin hemen kenarında yer alan Bakr Babina ('galiba' Bekir Baba) camiinde öğle namazını eda ettik.


Cami aslında yine tarihi bir yapı imiş ancak yıkımlar sonrası yeniden yapıldığında küçük bir cami olarak yapılmış. Bosna'da camilerde genellikle bizim bayrağımızın yeşil renklisi asılı oluyor.

Ayrıca bu camide ve yine bir çok yerde bayram münasebeti ile "bayram şerif mübarek olsun" cümlesi asılı idi. Anladığım kadarı ile Türkçe olan bu cümle bayram kutlama ritüeli olarak dillerine girmiş.

Camiden çıkıp At Meydanında çok büyük ağaçların altından yürümeye devam ettik. Balkanlar'da dikkatimi çeken konulardan biri de şehirdeki ağaçlara çok değer verilmiş ve korunmuş. Oysa ne savaşlar atlatmış şehirler hepsi de...

Daha sonra I. Dünya Savaşı'nın başlamasına neden olan hadisenin gerçekleştiği köprü başına yürüdük.

Bilindiği üzere 28 Haziran 1914'te Gavrilo Princip isimli bir Sırp milliyetçisinin Arşidük Franz Ferdinand'ı öldürmesi I. Dünya Savaşı'nı başlatan kıvılcım olur. İşte Arşidük bu araçta iken öldürülüyor. Araç orijinal mi emin değilim.

Elbette Saraybosna'ya gidip de Gazi Hüsrev Bey Camisini görmeden olmaz. Bosna Sancak Beyi Gazi Hüsrev Bey tarafından 1531 yılında Mimar Sinan'a inşa ettirilen cami şehrin kalbi sayılan Başçarşı'da yer alıyor.

Camiye girdiğimizde hatim okunuyordu. Biz de duasına iştirak ettik.

Saraybosna'nın simgelerinden olan bu sebil şehrin kalbi konumundaki Başçarşı'nın merkezinde bulunuyor. 1753'te Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış. 1852'de bir yangında hasar gören çeşme, 1891'de yeniden inşa edilmiş.

Yine şehrin simgelerinden biri de II. Dünya Savaşı'nın askeri ve sivil kurbanları için yapılmış olan sönmeyen ateş anıtı.

Akşam saatlerinde ise şehrin turistlerce çok da gezilmeyen kısımlarına doğru yürüdük.


Caddelerde şehre gerçekten değer kattığını düşündüğüm yine çok büyük ağaçlar vardı.

Bayram tatili münasebeti ile olsa gerek caddeler genellikle sessiz ve sakindi.

Önünden geçtiğimiz alış veriş merkezi de yine aynı sebeple kapalı idi.


Akşam namazı vakti girdiğinde bu camiye yaklaşmıştık. Mağribiye Camii diye geçiyor adı. Caminin ahşap mimari tarzı camiye sıcak bir atmosfer katmış.


Biz camiye girdiğimizde henüz kimse yoktu. Ezanla birlikte cemaat gelmeye başladı.


Mahalle arası bir cami olunca acaba cemaati var mıdır diye tereddüt ederken bizim camilerin vakit namazlarındaki cemaati kadar bir cemaat oluştu ve namazımızı eda ettik.

Saraybosna sükuneti, tarihi camileri, yeşilliği ve ortasında akan nehri ile insana huzur veren bir kent. Yine ziyaret etmek nasip olur mu bilmem ama çocukların da aynı duygularla vedalaşmak zorunda kaldıkları bir şehir oldu.

Seyahatimizin sonraki durağı için lütfen tıklayın.

11 Temmuz 2023

Niş - Sırbistan

Niş 2023 Kurban Bayramında gerçekleştirdiğimiz Balkan gezimizin üçüncü durağı idi. Seyahatimizle ilgili özet bilgi için lütfen tıklayın. Ayrıca yazımdaki her bir görsel ya da videonun açıklaması hemen altında yer alıyor.


Bulgaristan'dan Sırbistan'a şöyle bir sınır kapısından kolayca geçiş yaptık.


Balkan turumuzun bu kısımlarında yollar fena değildi. İlerleyen aşamalarda çok ilginç yollardan geçtik. Genel olarak Balkanlar için duble yol ve otobanlara alışmış yeni nesil şoförlerin oldukça zorlanacağı yollara sahip olduğunu söyleyebilirim.


Sırbistan'a geçtiğinizde sınırdan çok da uzak olmayan bir noktada ülkenin ikinci büyük ve güneydoğusundaki en büyük şehri, ana endüstri ve iletişim merkezi de sayılan Niş'e ulaştık. Niş, 1386’dan başlayıp 1878’e kadar kesintilerle devam eden Osmanlı idaresi altında stratejik öneme sahip İslami bir merkez özelliği kazanmış.
Niş'te aracımızı park ederek şehir turu yapmaya başladığımızda bizi yine tanıdık bir mimari karşıladı. Stambolijski (İstanbullu anlamına geliyormuş) adındaki bu restoranın 1800'lü yıllarda Ahmet Mehmedeoviç tarafından konut olarak yapımına başlandığı ve daha sonra satıldığını öğrendim.

Niş programımızın başına İslam Ağa Camiini ziyareti eklemiştik. Ama nedense ben kafamda İsmail Ağa Camii diye kodlamışım. Nihayet ekipten biri uyarınca caminin adının İslam Ağa Camii olduğunu fark ettim.

Bu cami de diğer tüm camiler gibi huzur doluydu. Ancak ne yazık ki sadece son cemaat kısmı açıktı. Vakit haricinde gittiğimizdendir diye düşündük. Zira caminin şadırvanı ve sair imkanları aktifti.


Niş İslam Ağa Camisi de yine şehrin tek aktif camisi imiş.

Caminin ilk olarak 1720'de ve daha sonra da 1870'te yeniden inşa edildiği belirtiliyor.

Niş'te de yine kısa bir şehir turu gerçekleştirdik.


Gezinti esnasında sıcak havaya rağmen sanatını icra eden bu sokak sanatçısına rastladık.

Açıkçası Sırbistan, 90'lı yıllardaki Sırp katliamları ile aklımda kaldığı için bana cazip gelmiyordu. Bu nedenle benzer turu gerçekleştirenlerin aksine Belgrad programı yapmadan doğrudan Niş üzerinden Saraybosna'ya yol aldık. Ancak bunun doğru bir tercih olmadığını fark ettiğimi belirtmeliyim. Belgrad üzerinden Saraybosna daha doğru bir güzergah olurdu sanırım.


Bununla birlikte tercih ettiğimiz güzergah da gayet iyiydi. Yol boyu bize eşlik eden nehirler, yeşillikler, yolların zorluğunu bir nebze de olsa azaltıyordu. Zapadna Morava Nehri de bize eşlik eden nehirlerden biriydi. Bu nehirin 184 km uzunluğundaki bir ana akışa sahip olduğunu öğrendim.

Seyahatimizin sonraki durağı için lütfen tıklayın.

10 Temmuz 2023

Sofya - Bularistan

Sofya 2023 Kurban Bayramında gerçekleştirdiğimiz Balkan gezimizin ikinci durağı idi. Seyahatimizle ilgili özet bilgi için lütfen tıklayın. Ayrıca yazımdaki her bir görsel ya da videonun açıklaması altında yer alıyor.

Sofya'da konaklamamızdan hemen sonra yağmur başladı. Çocuklar "Balkanlar'dan gelen soğuk ve yağışlı hava" esprisini es geçmedi elbette.

Sofya sokaklarının kendine has bir karakteri olduğu hemen fark ediliyor. Elbette bunda Sofya'nın eski çağlara dayanan bir geçmişe sahip olmasının etkisi olduğu kesin.


Sofya'nın trafiğe kapalı Vitosha Bulvarında gezintiye çıktık. Bu yol zaten sizi Sofya'nın tarihi ve turistik eserlerine doğru götürüyor.

Bir süre yürüdüğümüzde kendimizi Adalet Sarayı önünde bulduk. Yüksek sütunlar binalara ihtişam kazandırıyor. Bu binanın içini de elbette merak ettim ancak buna elverişli bir zaman değildi.

Az ileride ise yine Sofya'nın simge yapılarından Sveta Nedelya Kilisesi önünden geçtik. Her ne kadar 10. yüz yıla kadar giden bir tarihi olsa da yapı çok defa yıkılıp yeniden yapılmış.


Yol boyunca daha birçok anıtsal nitelikteki yapıların önünden geçerek nihayet Sofya Kadı Seyfullah Efendi Camii ya da bir diğer adıyla Banyabaşı Camisine geldik. Kaynaklarda Mimar Sinan tarafından tasarlandığı belirtilen bu cami 1566 yılında yapılmış. Bilgiden emin olamamakla birlikte Banyabaşı isminin "banyo başı" anlamında kullanıldığını, aslında burada  geçmişte bir hamam ve termal su bulunduğundan Banyabaşı olarak adlandırıldığını öğrendim.

Günümüzde Sofya'daki faal tek cami ne yazık ki Banyabaşı Camii imiş.

Havanın kararmaya yüz tutması ile cami aydınlatmaları açıldı ve bu güzel kare çıktı ortaya.

Lions Köprüsüne de gittik. Meğer Türk düşmanlığını simgeleyen bir nokta imiş orası. Fotoğrafta köprü başında o noktanın tanıtımını yapan bir panoyu google aracılığı ile tercüme ettirdiğimde anladım bunu.

Lions Köprüsünden görüntüler.


Dönüşte bir markete uğradık. Markette ürünlerin fiyatlarını öğrenebilmek için yine google çeviri uygulamasından faydalanmak istedim ama görevli fotoğraf çekmeme kızdı. Marketten elimde bu kare kaldı.

Bu arada üzüm 3,55 Leva, kiraz 6,39 Leva imiş.


Akşam cadde biraz daha kalabalıklaşmıştı.

Seyahatimizin sonraki durağı için lütfen tıklayın.