4 Kasım 2006

Kar


Yılın ilk karı, hatta hatırladığım en erken kar... 4 Kasım'a karla uyandık İstanbul'da.

2 Kasım 2006

1 Kasım 2006

Mum/Ateş

"Yalancının mumu yatsıya kadar yanar" "ateş almaya gelmek" gibi sık kullandığımız sözlerin nasıl çıktıklarını biliyor muyuz?

Mesela birinci sözün kaynağı şu imiş; malum elektriğin olmadığı dönemlerde insanlar mum ışığında otururlarmış. Tabii TV ve PC gibi insanları gece geç saatlere kadar esir eden cihazlar da olmayınca herkes yatsı namazını kılıp yatarmış. Ama yatsıya kadar oturmasına gerek olmayan bir grup vardır ki; münafıklar! Ya da namaz kılmayan ama kıldığını söyleyen yalancılar! İşte bunlar yatsı vakti girer girmez mumlarını söndürüp yatarlarmış. Böylece konu komşu evin mumunun yatsıya kadar yandığını gördüğü için o evde de namaz kılındığını sanacak...

"Ateş almaya gelmek" cümleciğini şimdilerde acele davrananlar için kullanırız değil mi? Oysa bu cümle önceleri tam tersine uzun oturanlar için söylenirmiş. Yine malum eskiden ateş bulabilmek zormuş. Şimdiki gibi doğalgaz, tüp vs. yok tabi. Eline kütüğünü alan soluğu komşusunda alırmış ve onun ateşinden kendisine ateş almaya çalışırmış. Tabi koca kütüğün tutuşup bitişik eve götürene kadar sönmemesini sağlayacak ateşin edinebilmesi için de uzun süre beklemek gerekirmiş. "Ateş almaya gelmek" de işte bu imiş...

Bunları kimse üzerine alınmasın. Etrafımdakilerin mumları hep yanıyor ve beni bile ışıtıyor çok şükür. Ateş almaya gelen de olmuyor. Keşke olsa...