4 Nisan 2006

Türk Hakemleri

Hakemler, futbol arenasında muhakkak ki neticeye tesir eden en önemli unsurlardan biridir. Özellikle ülkemizde hakemlerin rolü futbol üzerinde maalesef olumsuz anlamda çok daha fazla görülüyor. Bunun sonucunda kamuoyunda günlerce, hatta haftalarca acımasızca eleştirilere maruz kalıyorlar.

Peki hakemlerimiz neden bu kadar çok tartışılıyor ve gündemde fazlasıyla yer alıyorlar? Gerçekten başarısızlar mı?

Son yıllardaki istatistiklere baktığımızda hakemlerimizin başarısız oldukları ortadadır. Uluslararası arenada da maalesef maç yöneten hiçbir Türk hakemine rastlamamız mümkün değildir. Zaten Türkiye liglerinde gösterdikleri halihazırdaki performanslarıyla Avrupa'da veya diğer önemli turnuvalarda maç yönetmeleri imkansız görünüyor.

Hakemlerimiz mutlaka eğitimli, bilgili, kendilerini yetiştirmiş kimselerdir. Ancak sadece bunlar başarı için yeterli değildir. Özgüven, cesaret, doğru yönetim de başarının birer parçasıdır. Özellikle eski hakem yorumcularının şimdiki mevcut hakemlere yönelik, teknolojinin de nimetlerinden faydalanarak eleştiri oklarını yöneltmeleri ve medyanın da buna çanak tutup adeta hakemlerimizi yem olarak kamuoyu önüne atmaları; başarısızlığın, hedefe ulaşamamanın, hakem camiasının içler acısı durumda olmasının en büyük nedenlerinden biridir.

Unutmayalım ki, hakemler de bizler gibi et ve kemikten oluşan, duyguları olan insanlardır. Hata yapabilir, yanlış karar verebilirler. Beşerdir, şaşar. Ama önemli olan bu hataları asgariye çekmek, hatta sıfır hatayla maçı yönetmektir. Bu mümkün mü?Elbet mümkün! Yeterki hakemlerimize destek çıkalım..

Fethi KAYA

2 Nisan 2006

Oyun Parkı

Birbirini anlayan, sıkıntılarında birbirine yardımcı olan; dışa vurmasalar da gözlerinden birbirini sevdikleri anlaşılan iki iyi arkadaştır Aslı ile Ahmet. Üniversiteyi de bu şekilde seviyeli arkadaşlıklarını koruyarak bitirirler ama üniversite bitiminde iyi arkadaşlıklarını hayat arkadaşlığı yapma kararı alıp güzel bir evliliğe başlarlar. Ahmet bir şirketin muhasebesinde Aslı ise büyük bir mağazanın satış bölümünde işe başlamıştır. İkisi de işini çok sevmekte ve işinde başarılı olabilmek ve yükselebilmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bu çabaları da boşa gitmez tabi! İşlerinin üçüncü yılında Ahmet şirketin muhasebe müdürü Aslı ise satış bölümü sorumlusu olmuştur. Haliyle de işleri ve sorumlulukları da epey artmıştır ikisinin de…

Derken aile müjdeli bir haber ile sevinir Aslı hanım artık anne adayıdır. Dünyaya gelen dünyalar tatlısı küçük Zeynep ile ilgilenen anne zaten o doğmaya yakın işini de bırakmış artık kendini küçük yavrusuna adamıştı. Ahmet Bey’ in ise sevincine diyecek yoktur. Baba olmanın verdiği mutlulukla ve kızının geleceğini düşünerek işine daha da sarılmıştı tabi müdürlükten sonra da işleri epey yoğunlaşmış ve sık sık şehir dışı hatta bazen da hafta süren yurt dışı gezilerine çıkar olmuştur. Ama içi rahattı çünkü yavrusu annesinin yanında güvenli bir şekilde büyüyecekti. Bu şekilde mutlu evlilikleri devam ederken Zeynep de ilk doğum gününü kutlamıştır. Fakat hareketli bir mizaca sahip, gezmeyi ve alışverişi çok seven anne artık evde durmaktan sıkılmış ve çok sevdiği işini çok özlemiştir. Fazla da düşünmeden eski işyerine tekrar gitmiş ve Ahmet Bey’ in ısrarlarına rağmen hemen bir bakıcı bularak işine geri dönmüştür. Zeynep de bir yaşında hayatının başlangıcında anneden ayrılmış ve yaşlı bakıcısıyla hayatına devam eder olmuştur…

Annenin yoğun tempolu işinden gece gelmesi babanın zaten haftada bir eve uğraması ile giden ailede neredeyse unutulan küçük Zeynep büyümektedir. Bu şekilde iken ekonomik seviyeleri iyice düzelen aile geniş güzel bir ev satın almışlardır bu yeni eve en çok, 4 yaşına gelmiş olan, Zeynep sevinir. Çünkü; 7. katta bulunan yeni evlerinin tam karşısında büyük güzel bir çocuk parkı vardır ve artık Zeynep gününün hemen hemen hepsini balkondan o parkı seyrederek geçirmektedir. Zeynep’ in bakıcısı onunla oynamaktan aciz hatta onu uyuturken kendi uyuyan yaşlı bir kadıncağız olduğu için onu parka hiç götürememiştir. Zaten Zeynep’ in hayallerini de arada bir de olsa gördüğü anne babasıyla oraya gitmek ve diğer çocuklar gibi oynamak süslemektedir bu hayalle her gün saatlerce parkı seyreden Zeynep ilkokul yollarını aşındıracak yaşa gelmiş ve yakındaki bir ilkokula kaydettirilmiştir. Okulun ilk günü bakıcısı elinden tutup onu okuluna götürmüştür ama orada Zeynep’in dikkatini çeken bazı şeyler olmuştur. Okula gittiğinde her zaman 7. kattaki evlerinin balkonundan seyrettiği kendi yaşındaki çocukların artık içindedir; ama onların yanında anne babaları varken ve ellerinden tutmuşken kendisinin yanında annesi dahi yoktur. Bir de neden çocuklar sınıfa girip annelerinden ayrıldıklarında ağlamışlardı ki anneden ayrılmak normal bir şey değil miydi? İlkokulun ilk günü garip geçmiştir. Artık her gün Zeynep okula gitmektedir ama bu onun yalnızlığına deva olmadığı gibi gerçek yalnızlığını kalbinin daha da derinlerinde hissetmesine neden olmuştur.

Bir iki ay geçince Zeynep’in öğretmeni de Zeynep’in kimseyle konuşmadığını hatta kendisi dahi biraz üstüne gidip yaklaşmak istese gözyaşlarıyla karşılaştığını görmüştür. Bu durumu aileye bildirmek için aileyi çağırsa da maalesef ne anne ne de baba işlerinin yoğunluğu nedeniyle gelememişlerdir. Zeynep de bu şekilde ilkokulda birinci sınıfı bitirmiştir ama hala arkadaş edinememiştir çünkü ona göre o hala okula diğer çocuklar gibi başlamamıştır o da anne babasıyla geldiği gün diğerleriyle parka gittiği gün arkadaş edinebileceğini düşünmekte ve saatlerce parkı seyrederken de bu hayalleri kurmaktadır.

Aslı Hanımla Ahmet Bey’in evlilikleri de artık eskisi gibi değildir hatta her görüştüklerinde tartışır olmuşlar birbirlerinden neredeyse nefret eder hale gelmişlerdir tartışmalar da ekseriyetle Ahmet Bey’in Aslı Hanım’ a işini bırakması gerektiğine dair sözlerinden sonra başlamaktadır.

Bir gece geç vakitlerde Zeynep gürültülere uyanmış ve salondan gelen bağrışmalara doğru ilerlemiş ve anne babasının şiddetli tartışmalarına kapıdan hafif uzanarak şahit olmuştur. Bu tartışma o kadar şiddetlidir ki Ahmet Bey dayanamayıp Aslı Hanım’ a bir tokat vurmuş ve Aslı’nın ağzından kan gelmesine neden olmuştur bu durumu gören Zeynep ise sessizce geriye çekilip odasına girer yatağına girip yorganı başına çeker ve sessizce sessizliği bekler beklediği çok geçmeden olur ve sessizlik sağlanır anne de baba da uyumuştur. ama Zeynep uyanıktır hala gözünde annesi vardır kanlı yüzüyle… Zeynep kalkar ve yavaşça dolabını açar 6. yaş gününde hediye edilen ses kayıt cihazını alır ve her zaman çıktığı balkona mutfak kapısından sessizce çıkar ve hemen her sıkıldığında sıkıntısını gideren parka bakar ama park bu kez başkadır sadece lambaların aydınlattığı ama bomboş bir park vardır şimdi Zeynep o anda aslında kendi parkının bu olduğunu diğeri canlı hareketli cıvıl cıvıl olan parkın ise çocuklarını çok seven ve parka oynamaya götüren annelerin çocuklarına ait olduğunu düşünür. Aslında 4 yaşından beri Zeynep’ in parka bakmasının nedeni bir gün oraya annesiyle kendisinin de gideceğini hayal etmenin onu hayata bağlamasıdır. Bir hayat umududur bu park ona. Ama az önce annesinin kanlı yüzü onun annesi hele de anne ve babasıyla o parka gidip oynama hayallerini öldürmüştür bir anda. Tabi hayat umudunu da…

Zeynep hafif yaşlı gözlerle parka bakar ses kayıt cihazını alır ve oturduğu sandalyeye çıkarak cihaza konuşmaya başlar “anneciğim, babacığım sizi çok seviyorum. Ben parka oynamaya gidiyorum ” sandalyede ayağa kalktığında parmaklıklar beline kadar ancak gelmektedir. Hafifçe parka doğru süzülür küçük Zeynep göz yaşlarına hakim olmamaktadır artık düşen bir göz yaşının 7. kattaki evlerinden aşağıya doğru süzülüşünü izler gece yarısı kimsecikler yoktur esen hafif rüzgarda havayı biraz soğutmustur Ama Zeynep bunları aldırmamaktadır parka doğru bakar ve hafif bir gülümsemeyle ellerinin yardımıyla parka ulaşmak için kendini ileri iter… tek isteği anne babasıyla bir defacık gidemediği o parka gitmektir. Ama artık parka kavuşmaya çok az kalmıştır…

1 Nisan 2006

İstanbullu

Yaklaşık 3 yıldır İstanbul'da yaşayan çalışanım, İstanbul'a öğle saatlerinde geldiği halde uyku halinde olduğundan İstanbul Boğazını ve boğaz köprüsünü görememiş. 3 yıldır da İstanbul'da denizi görmemiş.