21 Haziran 2010

Neler oluyor?

Türkiye'de son zamanlarda arka arkaya tatsız vakalar olmaya başladı. Gemi olayından tutun da İran anlaşmasının uluslararası camia tarafından göz ardı edilmesi, bir çok davanın bir çok tutuklusunun göz göre göre tahliyeleri, artan terör olayları... Daha sayamadığımız niceleri...

Peki sebebi nedir?

Bir dostun uyarısı ile dikkatimi çevirdim sebeplerinden biri olabilecek bu fikre; o dostuma göre bu gelişmelerin bir sebebi var ancak sebebin ne olduğunu söylemese de verdiği örnekler açıklayıcı olabilir.

Bilindiği gibi Türkiye, İran, Irak, Pakistan ve İngiltere 1955 yılında Bağdat Paktını kurdular. Amaç Sovyetler Birliğinin Ortadoğu nüfuzunu azaltmaktı bir bakıma ama diğer taraftan da İslam aleminde bir heyecan uyandırmıştı bu süreç. Ne olduysa 1958 yılında Irak pakttan ayrıldı ve süreç dağılma aşamasına girdi. Neticesinde Adnan Menderes'in başına geleni de sanırım zikretmeye gerek yok.

Ardından 1992 yılında yine heyecan uyandıran Karadeniz Ekonomik İşbirliği kuruldu. Türk dünyası bir araya geliyordu. Ancak ne olduysa işlevselliği düşünüldüğü gibi gitmedi ve Turgut Özal bu projeden çok kısa bir süre sonra hayata gözlerini yumdu.

Ve yıl 1996. Yine heyecan uyandıran bir başka birlikteliğin adımı atıldı söz konusu tarihte. D-8 olarak adlandırılan bu birliktelik gelişen 8 ülkenin bir araya gelmesi ve iş birliği içinde olmalarını öngörüyordu özetle. Ne olduğunu yazmaya bile gerek yok sanırım; fikir babası sayılabilecek Necmettin Erbakan hükumetten el çektirildi ve yerine gelenlerin yaptıkları ilk icraat D-8'in faaliyetlerini askıya almaları oldu.

Yıl 2010, Haziran başları; Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan Arasında Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi Tesis Edilmesi Hakkında Ortak Siyasi Bildirge yayınlandı. Yine ülke insanlarında heyecan uyandıran bu gelişme henüz taze. Ne olacağını Allah bilir ancak yine bir el sahneye girdi. Ne yapabileceklerini göreceğiz!

13 Haziran 2010

Apple'a Türk Aşçı

Geçen bir arkadaşımla İphone hakkında konuşurken birden "ben bu telefonu bir türlü beğenemedim" demesi üzerine hayretle "neden" diye sorduğumda "kuru patlıcan dolması yapamıyor" demişti. O sırada aklıma izlediğim bir video gelince "blogumu takipte kal, sana bir video izleteceğim" dedim. İşte o video;



E tabi ne bilsin Apple, bizlerin en az kola kadar kuru patlıcan dolması sevdiğimizi?

10 Haziran 2010

Erken mi?

AYM'nin anayasa değişiklik paketini henüz yürürlüğe girmeden gündemine almış olmasına ilişkin yoruma kalkışmak acelecilik olarak algılanabilir ama sessiz kalmanın da benim kanaatimce haksızlığa taraftar olmak anlamına geleceğinden en azından buradan bir iki cümleyle de olsa kendi yorumumu yapmayı bir görev sayıyorum.

Artık şunu hiç düşünmeden söyleyebiliriz; Türkiye'de "EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ ANAYASA MAHKEMESİNİNDİR"

Ülkemizde eli silah tutmayan hiç bir güç anayasa değişikliği yapmaya muktedir değildir.

Peki sonuç; 411 vekilin onayladığı değişiklikle ilgli AYM'nin verdiği kararda da düşündüğüm ve etrafımdakilerle paylaştığım bir fikrimi buradan da artık paylaşmalıyım; AYM kararları resmi gazetede yayınlanmak üzere başbakanlığa gönderilir. Kanaatimce başbakanlık gelen kararı yok hükmünde sayıp resmi gazetede yayınlamamalı ve varsa iptal edilen maddeler de dahil, paketi şu anki hali ile referanduma götürmelidir. Aynı yöntemi başörtüsü değişikliğinde de yapmalıydı. Ancak orada değişikliğin uygulanmasına yönelik bir sıkıntı yaşanabilirdi ancak burada referandumun dolayısı ile asli kurucu unsurun varlığı uygulanabilirlilikte sıkıntı doğurmayacaktır. Böylece MİLLET EGEMENLİĞİNE SAHİP ÇIKACAK, başkalarına kaptırmayacaktır.

Hükumetten böyle bir siyasi iradeyi bekliyorum.