26 Temmuz 2007

Seçmen Ne Dedi?

Seçmen 22 Temmuz’da her şeyden önce demokrasi dedi. Bunu herkesin hiç tereddüt göstermeden kabul etmesi gerekiyor.

22 Temmuz’dan birkaç ay geriye doğru giderek seçmenin daha özelde neler söylediğine bakacak olursak;

Popülist söylemlere tokum dedi seçmen. Mazotun 1 YTL olacağına da üniversite giriş sınavlarının kaldırılacağına da inanmadı. Bu bir zamanlar 2 anahtar vaadine kanmış seçmenin artık bilinçlendiğinin kanıtıdır.

Seçmen Anayasa Mahkemesinin üst mercii benim dedi. Ak Parti’ye 367 milletvekili veremediyse de sayısal olarak oyunu % 13 artırarak meclisin iradesine dokunulmasına sessiz kalmadığını gösterdi.

Darbe, muhtıra ve türevlerine prim vermediğini çok net bir şekilde dile getirdi.27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat sonrasındaki cevaplarını okuyamayan çevrelere bu defa daha açık bir cevap verilmesi gerektiğini anladı ve ona göre davrandı.

Seçmen Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığını destekliyorum demiştir. Bunu oraya buraya çekmeye çalışan zihniyetler yine olacaktır, uzlaşma gerekli diyenler olacaktır ancak unutulmaması gereken bir şey var ki millet sandıkta uzlaşmıştır. Bu sonuçlardan sonra kimse çıkıp da Abdullah Gül’ün adaylığına çomak sokmaya cesaret edememelidir. Çünkü bir sonraki seçimde sandığa gömülmeyi bırakın sandığa çakılırlar.

Tandoğan, Çağlayan gibi mitinglerde toplanan kalabalıklara da en güzel cevap sandıkta verilmiştir yine. “Tayip baksana, kaç kişiyiz saysana” diyenlerin sayıları sandıkta ortaya çıkmıştır.

Seçmen Kuzey Irak’a girilmesini de tasvip etmemiştir. Seçim arifesinde ısrarla Kuzey Irak çığırtkanlığı yapan çevrelere destek olmamış aksine makul öneri ve fikirleri olan Ak Parti’ye yoğun destek çıkmıştır

Şimdi sıra siyesi aktörlerde. DP lideri Mehmet Ağar üzerine düşeni yaptı. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne var olduğunu göğsünü gere gere belirten CHP’nin lideri nedense seçimden 2 gün sonra çıkabildiği kameralar karşısında sadece 15 senedir var olduklarını ve bu 15 senede oylarını 4,7’lerden bu noktalara çıkarmış olmalarının başarı olduğunu iddia etmiştir. Fakat 5 yıllık Ak Parti’nin oylarının bu kadar yüksek olmasının nedenini de açıklayabilmiş değildir.

Bu seçim Türkiye’de hor görülen, göbeğini kaşıyanlar diye tabir edilen vatandaşlarla birlikte lüks sitelerde oturan vatandaşların ortak bir taleplerinin olduğunu göstermiştir. Türkiye artık sözde değil özde demokrasi istiyor.

Yazı aynı zamanda Moral Haber'de yayınlanmıştır.

21 Temmuz 2007

Demokrasi Bayramı

Bir süredir blogumla ilgilenemediğimin farkındayım. Bunun nedeni bir yakınımın milletvekili adayı olması nedeni ile çalışmalarına iştirak ettiğim içindi.

Seçimler demokrasilerde bir bayram niteliğindedir ve biz bir süredir bu havadayız. Partilerin dostça ama rekabet ortamında bir birlerine nazireler yaparak etkinliklerini sürdürdükleri bir seçim dönemi geçirdik. Ümidimiz seçim sonrasında da aynı havanın devam ettirilmesi.

Yarın seçim var. Yarın demokrasi bayramı. Şimdiden hayırlı olsun diyorum.

15 Temmuz 2007

Geç Cevap

Selim bir süre önce benim nerelerde olduğumu sormuştu. Bugün buna cevap vermeye çalışacağım.

Bir süredir dağ-taş-tepe-deniz-tünel geziyorum. Cenk abi blogunu kapatmadan bir süre önce çok geziyordu malum, umuyorum ben de onun gibi olmam. Gerçi o da blogunu geri açmış ama tüm postalar silinmiş durumda. Vardır bir bildiği. Bekliyoruz.

Aslında leyleği bırakın havada, yerde bile görmedim ama ben de bu işi pek anlayamadım. Leylekle pek alakası yok galiba bu işin.


Bu kareyi önce Amerikalı yetkililere göndermek için çektim(!) Vatandaşlarına hilalin ne kadar tehlikeli olduğunu bu fotoğrafla anlatsınlar diye. Sonra bu fikrimden vaz geçip bloguma koymaya karar verdim.

***


Bolu tünelinden ilk defa geçtim. Sanırım Adana-Gaziantep otoyolundaki tünel daha uzundu. Fakat bu tünel de içine girildiğinde insanı düşündürüyor.

***


Tarihi Safranbolu.

***


Safranbolu'da bir konağın ve sokağın gece görüntüsü. Uzaklardan gelen köpek havlaması eşliğinde sadece ayak sesleri...

***


180 yıllık bir konağın içindeki havuz o dönemde yaşayan dedelerimizin ne kadar zevkli olduklarını gösteriyordu.

***


Geçen yıl yine bahsetmiştim. İşte o ağaç.

***

Cevizin henüz mevsimi gelmemişti.

***


İskenderun geceye hazırlanıyor.

***





Börtü böcek.

***

Maşukiye'den yaklaşık yarım saatlik bir mesafede ayrı bir dünya; Kuzuyayla

***

Maşukiye. Bu çeşmede elinizi yıkamanız uzun sürmüyor. Çünkü elinizi dondurabilirsiniz.

***


Taşa meydan okuyan bir dal.

***

Reklam yok. Sadece tepedeki yıldızdan dolayı hoşuma giden bir fotoğraf oldu, paylaşmak istedim.

***


Ah İstanbul, hep özleniyorsun...

***

Bu fotoğraflar gezdiğim bazı yerlerden çektiğim karelerdi. Dolaştığım başka yerlerin fotoğraflarını da zamanla yayınlamaya çalışacağım.

14 Temmuz 2007

Kadük Tartışması

Son Anayasa değişiklik paketi ile ilgili yeni ortaya atılan kadük (değerini, önemini yitirmiş, geçerliliği kalmamış, eskimiş/TDK) tartışması siyasi arenadaki satranç oyuncularının son hamlesi oldu. Ancak satranç bir kurallar oyunudur. Siyasette ise ne yazık ki bazı durumlarda maçın ortasında kural değiştirilebilmektedir.

Öncelikle bilmemiz gereken Anayasamızın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına ilişkin 5678 sayılı kanun 16.06.2007 tarih ve 26554 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Cumhurbaşkanınca yapılan işlem onay işlemidir ancak onaylanan değişikliğin yürürlüğe girebilmesi halkoylamasından yarıdan fazla onay almasına bağlanmıştır.

Anayasamızın 175. maddesinde değişikliğin yürürlüğe girmesi için halkoylamasında oyların yarıdan fazlasının alınması şartı koşulmuşsa da bu, halkoylamasının bizatihi neticesi ve tabii bir sonucudur. Halkoylaması işlemini bir yasama faaliyeti olarak algılamak yanlıştır. Halkoylaması sadece yasanın yürürlüğü için ön şarttır. Yasa Resmi Gazetede yayınlanmıştır ve hal-i hazırda böyle bir yasa mevcuttur.

Ana muhalefet partisinin yeni “kadük” tartışmasını gündeme getirmesindeki tek hesap kanaatimce Anaysa Mahkemesinin vermiş olduğu hukuku zorlayan bazı kararlarının mevcudiyetinden istifade etmek ve “367 tuttu, acaba bunu da tutturabilir miyiz” düşüncesidir. Fakat ne yazık ki biz de bir hukukçu olarak 367 kararı gibi bir kararın alındığı hukuk sistemimizde bu kadük tartışması yersizdir desek de ortaya nasıl bir karar çıkacağını da kestirememekteyiz. Bu durum biz hukukçuların ayıbıdır, siyasilerin değil.

CHP’nin arkasına aldığı Anayasa Mahkemesi ve Cumhurbaşkanı rüzgârı ile son dönemde kuralları kural tanımazlıklarla değiştirmeye çalışmaları, sistemi kilitlemek ve gerilimin artmasını sağlamaktan öteye gitmediği açıkça görülmektedir. Cumhurbaşkanının hukuk sistemimizde var olmayan “yasanın yok sayılması” talebi ile Anayasa Mahkemesine müracaatı da esasında CHP ile aynı karede yer almaktan uzak durmadığının ve tarafsızlığının gölgelenmesinden rahatsız olmadığının kanıtıdır.

Kadük tartışması aynen 367 tartışması gibi bir kenarda tutulacaktır. Tüketilmiş olduğu sanılmasın. Seçim sonuçlarının göstereceği tabloya göre bir gün tekrar önümüze sürülecektir.

Not: Bu yazı aynı zamanda Moral Haber'de yayınlanmıştır.

9 Temmuz 2007

Moral Haber

Sabah sabah arayan arkadaşımın telefondaki muzip sorusuna bir anda anlam veremedim. Bana memleketim olan Hatay’daki seçim sonuçları ile ilgili tahminlerimi soruyordu. “Ben İstanbul’dayım, neden bana soruyorsun” dedim, güya Hasan Cemal ve Ertuğrul Özkök’e sormuş, “senin de bir tahminin vardır” dedi. O an anladım espriyi. Arkadaşım Moral Haber’de yer alan yazılarımdan dolayı beni esprisine konu etmişti.

Moral Haber aktif ve doğru haber sunmak için gayret gösteren içerikli bir site. Sorumluları ile çeşitli ortamlarda bir araya geldiğimizde genç kalemlere değer verdiklerini ve yazdıklarını sitelerinde yayınladıklarını öğrendim. Blogumda yazdığım yazılarımdan bir kısmının siteleri için uygun olduğuna kanaat getirdiler.

Mesleki içerikli yazılarımdan bir kısmı bundan böyle Moral Haber'de de yayınlanacak.

6 Temmuz 2007

Meclisin İradesine Dokunulmadı!

Malum olduğu üzere Cumhuriyet Halk Partisi son Anayasa değişiklik paketi ile ilgili Anayasa Mahkemesi’ne iki defa müracaat etmiştir. Birinci müracaatını paket henüz cumhurbaşkanının önünde imzayı beklerken yapılmış, ikinci müracaat ise değişikliğin Cumhurbaşkanınca imzalanıp referanduma gönderilmesi kararından sonra yapılmıştır.

Anayasamızın 151. maddesi açıkça “Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açma hakkı, iptali istenen kanun, kanun hükmünde kararname veya içtüzüğün Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak altmış gün sonra düşer” demek sureti ile dava açma süresinin başlangıcı için yasa değişikliğinin meclis tarafından çıkarılması tarihini değil, yasanın Cumhurbaşkanınca imzalanıp Resmi Gazetede yayınlanmasından itibaren başlayacağını belirtmiştir. Ancak CHP Anayasa Mahkemesinden almış olduğu önceki kararların etkisi ile olsa gerek mahkemenin işleyişinin kendi isteği doğrultusunda düzenlenebileceği varsayımıyla usulsüz bir müracaatta bulunmuş ve raportörün bu noktadan hareketle o itirazının reddedilmesi gerektiğine dair yazdığı rapor neticesinde değişikliğin Resmi Gazetede yayınlanması akabinde ikinci müracaatını yapmıştır. Anayasa Mahkemesi ise usul ekonomisi açısından Cumhurbaşkanınca yapılan itiraz ile CHP’nin itirazını birleştirerek incelemiştir.

Mahkemenin 5 Temmuz’da vermiş olduğu kararla değişiklik paketi onaylanmış olmayıp sadece değişikliğin usulüne uygun olduğu saptanmıştır. Değişikliği halk onaylayacaktır. O da ancak referandumla mümkün olacaktır. Şu halde yeni meclis Cumhurbaşkanını hal-i hazırdaki hükümler çerçevesinde seçecek veya seçemeyecektir. Seçememe ihtimali halinde muhtemelen 21 Ekim’deki halk oylamasında 22 Temmuz’da düşünülen iki sandık önümüz konacak, hem yeni bir meclis seçmek hem de değişikliği onaylayıp onaylamama konusunda iki ayrı oy kullanacağız.

Meclisin iradesine dokunmayan bu son kararı ile Anayasa Mahkemesi itibarını yeniden yükseltmiştir.

Bu yazı 19.06.2007 tarihli yazının devamı mahiyetinde kaleme alınmıştır.

5 Temmuz 2007

Cepsiz Bir Gün

Önceki gün sabah erkenden yola çıkıp boğazın yoğun trafiğine girdiğimde birden cep telefonumu evde unuttuğumu anladım. Önce garip bir duygu sardı bedenimi; kendimi bir an kısıtlanmış, özgürlüğünü yitirmiş biri gibi hissettim. Adapazarı'na gidiyordum ve gün boyu telefonum yanımda olmayacaktı. Duruşmaya yetişememe riskim olsa mahkeme kalemine telefon açıp biraz beklemelerini, yolda olduğumu söyleyemeyecektim. Duruşma salonunun kapısında beni bekleyen müvekkil telefonum cevap vermediğinde sabırsızlanacaktı. Sorunsuz bir şekilde Adapazarı'na ulaştığımı tek tuşa basarak yakınlarıma iletemeyecektim. Duruşma sonrası telefonuma sarılıp meslektaşlarımla davayı müzakere edemeyecektim.

Tüm bunlara rağmen bir an düşündüm ve "Ali, bugünün tadını çıkar" dedim kendi kendime. Köprüyü geçtiğimde trafiğin de yoğunluğu bitmişti. Düşündüm; "kaza yapsam ya da lastik patlasa ya da yardıma ihtiyacım olsa ne yaparım?" "Boş veeer" dedim ve bastım gaza. Telefon yoktu yanımda, mutluydum, özgürdüm. Kimse beni rahatsız edemeyecek, nerde olduğumu soramayacak, duruşmaya yetişecek miyim stresi yaşamayacaktım.


Adapazarı'na ulaştığımda duruşmanın öğleden sonraya kaldığını öğrendim. Telefonsuz günün tadını çıkarmak için güzel bir fırsattı bu. Adapazarı'na açıldım. Caddelerinde sokaklarında dolaştım. Kafelerinde oturdum. Telefonsuzdum, mutluydum. PTT'yi gördüm birden karşımda ama Ptt olmuştu PTT. İçeri girdim, bir kart aldım. Yeşil renkli 30 kontörlük ince kartı beklerken kırmızı renkli, üzerinde altın sarısı çipi olan akıllı kart diye bir kart verdiler 50 kontörlük. Yıllar sonra bir telefon kulübesine girdim. Ezberimde kalmış telefon numaralarını şöyle bir aklımdan geçirdim. Sadece bir kaç tane... Aramam gerekenleri aradım.

Duruşmaya girdiğimde elim cebime gitti, telefonu sessize almak için. Cebim boştu.

Kayıtsız biçimde geçirdiğim bir günün sonunda telefounumu elime aldığımda 18 cevapsız çağrı vardı.

2 Temmuz 2007

Nerde Bu Kahya?

Nerde bu Kahya? Kayboldu! Ona Cem Karaca'dan 'Kahya Yahya'yı gönderiyorum.

Kahya Yahya

Diskoteğin önünde kahya durmuşum
Araba plakasından fallar tutmuşum
İçeri giren sarı kız bana baksaydı
Baksaydıda bana bana benim olsaydı
Olmaz olmaz bilirim ben kahya yahya
O kimbilir kimin nesi ben kahya yahya

Şu istanbul şehrinden neler ummuşum
Ummuşumda sadece yutkunmuşum
İçeri giren sarı kız bana baksaydı
Baksaydıda bana bana benim olsaydı
Olmaz olmaz bilirim ben kahya yahya

Dur be oğlum kahya yahya gel haddini bil
Sen kahyasın kahya gibi kahyalığını bil
İceri giren sarı kız bana bakmazki
Baksa bile bana bana benim olmazki
Olmaz olmaz bilirim ben kahya yahya